
Gazeteciliğe 1996 yılında Türkiye Gazetesi'nin Bâb-ı Âli'deki merkezinde başladım diyebilirim. O zaman stajerdim ama gazetede haberim çıktığı için öyle ya da böyle mesleğe adım atmış sayıyorum kendimi. İmamoğlu suç örgütü soruşturmasındaki siyah bant skandalı beni ta o günlere götürdü. Zira gazetedeki asayiş haberlerinde şüphelinin kimliği belli olmasın diye gözüne siyah bant çekilirdi.
İmamoğlu'nun para kasası olduğu iddia edilen ve bir kısmı cezaevinde olan şüphelilerle oteldeki buluşma öncesi güvenlik kameralarının siyah bant ile kapatılması hayatın doğal akışına uygun değil.
Bunca yıllık gazetecilik hayatımda hele de bir otelin güvenlik kameralarının böyle bantlandığını hiç görmedim. Kameralar kırılır, kayıtlar silinir, arızalı olur, sistemden kapatılır ama bantla kapatılması gerçekten ilginç. Elbette koruma bunu kendi inisiyatifi ile yapmadı birilerinin talimatı olduğu muhakkak peki burada asıl soru şu neden?
Garaj kapısında sokulan valizlerde ne vardı?
Neden Etiler'deki otel seçildi?
İçeride ne konuşuldu, kimlerle buluşuldu?
Kameraya yansıyan örgüt üyeliği ve yöneticiliği ile suçlananlar dışında hani Sarıyer'deki balıkçıda İngiliz elçiyle buluşma gibi bir durum mu söz konusuydu hep beraber ileride öğreneceğiz.
Savcı iddianameyi hazırlayınca birçok soru cevap bulacak gibi görünüyor. CHP'li gazetecilerin de artık son dönemde İmamoğlu'nu savunmak yerine başka gündemlere yelken açtığını görüyoruz. Yani mızrak çuvala sığmıyor gibi, ama yine de masumiyet karinesinin esas olduğunu hatırlatıyor ve yargılama sürecinin beklenmesini tavsiye ediyorum... Ama şunun altını çizmek lazım; mahkeme heyeti siyasi savunmalarla, hamasetle değil eldeki deliller ve suçlamalara yönelik savunmanın tutarlı olup olmadığıyla ilgilenecektir.

ZİNCİRLEME YALAN REAKSİYONU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Silivri'deki depremin ardından yaptığı açıklamada muhalefete seslendi...
"Hep söylediğim gibi bugünler siyaset yapma değil, bir olma, beraber olma, dayanışma, milletçe kardeşliğimizi hatırlama dönemleridir" ifadesini kullandı.
Erdoğan, CHP'nin geçmişte olduğu gibi felaketler üstünden siyaset yapma, oy devşirme alışkanlığına sarılmamasını istedi.
Şu ifadesini özellikle paylaşmak istiyorum.
"Biz böyle hassas zamanlarda hiç kimseyle tartışmaya girmek istemiyoruz. Dahası bunu milletimize karşı bir saygısızlık olarak görüyoruz. Selden kütük kapma yarışında olan fırsatçıları da vicdana ve sorumluluk duygusuyla hareket etmeye davet ediyoruz"
Peki CHP Genel Başkanı Özgür Özel ne yaptı?
Deprem üstünden esas siyasi ayrımcılık yapanın Erdoğan olduğunu iddia etti. AFAD'daki acil durum toplantısına "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden kimseyi çağırmadılar" diye açıklama yaptı.
Kısa süre sonra İletişim Başkanlığı Dezenformasyon Merkezi fotoğraflarla Özel'i yalanladı.
"İBB Başkan Vekili İBB Başkanvekili Nuri Aslan da toplantıda hazır bulunmuştur." bilgisi paylaşıldı. Peki bulunmuştu da ne yapmıştı? Örneğin İmamoğlu'nun yılda 20 bin 5 yılda 100 bin konut sözünün nasıl yerine getirildiğini mi anlattı? Ya da deprem bütçesini kısıp, reklam bütçesini neden artırdık sorusuna mı cevap verdi?
Keza, Özel'in "İstanbul'da depreme hazırlık yapan üç kişi vardı onları da cezaevine attınız" açıklamasındaki üç kişiden birisi Tayfun Kahraman.
Kendisi, Gezi kışkırtmasındaki bildiriyi okuyup, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kuzey Çevre Otoyolu Projesini derhal durdurun diye ültimatom veren kişi...
Ayrıca arşivde kentsel dönüşümü engellemek için ne kadar çok dava açtıklarını ballandıra ballandıra anlatıyor.
Neyse biz devam edelim. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP medyası bir de "Kanal İstanbul arazisi Araplara peşkeş çekildi." tezviratını dolaşıma soktu. Sonradan anladık ki o da yalan.
Proje Arnavutköy'de 24 bin kişilik dar gelirli aileler için uygun taksitli konut projesi... Projedeki hak sahipleri olur da CHP'nin tezviratlarıyla iptal edilir endişesiyle video paylaştı. "Elinizi evimizden çekin" diye mesaj verdi.
Yani CHP'liler açık açık milleti kandırmaya çalışıyor.
Oysa Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum bilgi ve belgelerle konuşuyor. Yapılanları anlatıyor. İstanbul'da son 13 yılda 923 bin bağımsız bölümün dönüşümü yapılmış. Halen de yapılıyor.
CHP ise hem iş yapmıyor, hem yapanı engelliyor hem de zihinleri bulandırıyor. İtiraf edelim bu yalanlarla milletin bir kısmını kandırmayı da başarıyorlar.