Güç, yalnızca tankların gölgesinde değil; kelimelerin yankısında, diplomasi masasında ve toplulukların kalbinde şekillenir. 21. yüzyılın çok boyutlu uluslararası ilişkiler ortamında Türkiye, artık sadece bir bölgesel aktör değil; krizleri yumuşatan, çözüm masalarını kuran ve aktörleri ortak akılda buluşturan bir merkez ülke rolü üstlenmiştir. Bunun en somut tezahürlerinden biri Antalya Diplomasi Forumu'dur.
İlk kez 2021 yılında düzenlenen ve her yıl genişleyen katılımcı profiliyle küresel diplomasi haritasında dikkat çeken Antalya Diplomasi Forumu (ADF), Türkiye'nin yalnızca coğrafi değil; aynı zamanda diplomatik olarak da merkezî bir konuma geldiğini göstermektedir. Bizzat katılım sağladığım ve çok sayıda etkinlikte görüş bildirme şansına sahip olduğum ADF, klasik diplomasi pratiklerinin ötesine geçerek, çok taraflı diyaloğu, kültürel etkileşimi ve barış dilini önceleyen bir yumuşak güç vitrini hâline dönüşmüştür. Bu, Joseph Nye'ın "soft power" tanımında yer alan "çekim gücü" kavramının sahaya yansımış halidir.
Türkiye'nin Çekim Gücü
Hafta sonu gerçekleştirilen forumda 150 ülkeden temsilci, 21 devlet başkanı, 50'ye yakın dışişleri bakanı ve uluslararası kuruluş başkanı yer aldı. Forumun teması olan "Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek", aslında Türkiye'nin uluslararası sistemde üstlendiği yeni rolün anahtarıdır:
- Arabuluculuk,
- Yapıcı iletişim,
- Çok yönlü diplomasi.
Bugün dünya; Ukrayna'dan Gazze'ye, Yemen'den Asya coğrafyasına kadar birçok çatışma başlığıyla meşguldür. Bu denklemde, çatışan tarafları aynı masaya oturtabilen nadir ülkelerden biri Türkiye'dir. Bunun nedeni, sadece taraflarla kurduğu ilişkiler değil, aynı zamanda inşa ettiği güven zemini ve siyasi liderliğin kararlı duruşudur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın barış odaklı çok boyutlu dış politikası, "arabulucu devlet" kimliğini pekiştirmiştir. Türkiye'nin hem NATO üyesi, hem İslam İşbirliği Teşkilatı'nın aktif bir mensubu, hem de Rusya-Çin bloğuyla diyalog kurabilen bir devlet olması, onu eşsiz bir diplomatik konuma yerleştirmiştir. Bu stratejik denge, "dengeleyici güç" kuramıyla örtüşmekte; Türkiye'nin küresel sistemde düzen kurucu bir rol oynayabileceğini göstermektedir.
Dengeleyici Güç
Bu sene ADF'de öne çıkan kavramlar; kültürel diplomasi, kuşaklar arası iletişim, toplumsal kapsayıcılık ve teknoloji diplomasisi gibi başlıklar oldu. Bu, klasik devlet merkezli diplomasinin ötesine geçilerek halklar arası bağ kurma gücünün öne çıktığını gösterir. Türkiye'nin bu yeni yaklaşımı, diplomasiyi "devletler arasında bir müzakere" olmaktan çıkarıp "insanlık için bir umut" haline dönüştürmektedir.
Bugün, dünyanın dört bir yanından yükselen barış çığlıklarının karşılık bulacağı bir adres arandığında, Antalya gibi bir forumun varlığı; Türkiye'nin diplomatik vizyonunu ve insan odaklı yaklaşımını teyit eder niteliktedir. *Artık barış arayışı Ankara'dan geçmektedir.* Çünkü Türkiye, yalnızca krizi yöneten değil; istikrarı inşa eden bir iradeye, diplomatik birikime ve güçlü bir siyasi liderliğe sahiptir.