Vallahi maaşallah dediğimiz, iki haftadan fazla yaşamıyor. Beşiktaş’ın son dönemlerde sergilediği futbol ve aldığı sonuçlar, hakkında bol keseden övgülere neden oldu. Kötüyken ve durduk yerde elbette iyi demedik ama, bir takım koca ilk yarıyı bu kadar boşvererek oynamaz ki... Öfke kontrolu diye bir şey var, havaya giren takımlar için “Hava kontrolü” diye bir şey niye yok? Nerdeyse maç gidiyordu.
Sakatlık ve Avrupa kupası maçlarının getirdiği zorunlu rotasyon, elbette bir hocanın tasarımını sekteye uğratır. Fakat tamamen yok etmez. Beşiktaş maça başlarken, defans arkasına kaçırdığı rakip futbolcuların tehlike sinyalellerini algılamakta da zorlandı. Gol yemesi sürpriz değildi. Başakşehir, Beşiktaş’ın kafasına vura vura “Kaleni koru, affetmem” diyordu.
Gerçi siyah-beyazlılar, ilk yarıda Cenk Tosun’la direğe tosladı ama, rakibe karşı mutlak hakimiyet kuracak tehditler savurmaktan uzaktı. Sadece, ara ara çıkışları ile “Beklenmedik anda beklenmedik şeylerin olacağı” vurgusunu yapıyordu. Demba Ba’nın golü de; ikinci yarının başlarındaki, işte bu “Beklenmedik anın” jeneriğe çıkmasını sağladı. Harika bir gol attı.
***
Zaten ikinci yarı, ilk devrenin işi oluruna bırakan hafif boşvurmeşliğine son vermişti. Takım derlenip-toparlanmış, sorumluluk yüklenmiş ve oyuna ortak olmuştu. Takım, süper olanı gene yapamıyordu, ancak en azından gerekli olanı yapıyordu. Bu da golleri getirdi.
Yalnız unutmayalım... Beşiktaş’ın gel-gitlerle dolu puan arayışı; gelecek haftalarda başına ciddi dertler açar. Tam saha ve tam süre disiplin anlayışı hakim olmadığı sürece, maçlar Sırat Köprüsü’nde oynanıyormuş gibi olur.