İlk yarının bile ilk yarısı gelmeden 3-0 öne geniş, ardından 5’e fırlayış; derken arkası... Goller G.Saray’ın gücünden elbette kesitler sunsa da; esas gerçek, Karabük’ün “Doktorların artık ne yerse yesin” dediği bir hasta türü olmasından kaynaklanıyordu. Umudun biterse, gücün de biter... Karabük, Süper Lig’den taşınmaya mahkum olmanın moral bozukluğu içinde, “Koyver gitsin” kıvamına gelmiş... Yazık!
***
Ruhsal açıdan çökmüş bir takıma bolca gol atmanın, büyük coşkusu olmaz. Bu yüzden Gomis de, rekor düzeyde attığı hiç bir gole (Bırakın sevinmeyi) gülümsemeden bile oyuna döndü. Devre arasına girilirken de, rakibinin başını okşayıp teselli etti. Belli ki, Karabük’lü futbolcuların halinden anlıyordu. Bence bu davranışlarında ince ve asil bir nezaket yatıyordu. Oysa Rodrigues skoru 6’ladığında, Real Madrid’e gol atmış gibi göbek havası çekti. Biraz vicdan sahibi olmak gerek... Düşene bir tekme de sen vurursan, liyakat nişanı almana sebep olmaz.
Bu nedenle, biz de “G.Saray şöyle maharetliydi, böyle narikalar yarattı” türünde mersiye ve methiye düzmeyeceğiz. Buldu garibanı, vurdukça vurdu... Acıyacak hali elbette yoktu ama; bir takıma 5’ten fazla gol atmak, artık dünya literatüründe futbol görgüsüzlüğü olarak algılanıyor.
***
Anlarım, senin kıvamındaki bir rakibinle hesabın vardır, rekabetin vardır, ödeşme hırsın vardır; o zaman bu satırlar sana yazılmaz... Üstelik bu takımı bu duruma, hocasını elinden kaptıktan sonra; sen düşürdün sayılır. Bir daha belleri doğrulmadı. Oysa Karabük, Türkiye’nin en iyi futbol oynayan takımlarından gösteriliyordu. Yalan mı?