Bursaspor; rakip ceza alanına girmek için; çok da iyi organize olmayan ataklarına rağmen, tehlikeli sokuluşlar yaptılar. G.Saray savunmasının arkasına epey adam kaçırdılar. Stancu, kritik gol fırsatlarını cömertçe harcadı. Yoksa G.Saray, devre arasına daha ağır bir skorla girerdi. Gene Muslera’ya şükretsin!
Aslında kendisi de iyi pozisyonlar buldu ama, savunmasının savrukluğu, daha ön plana çıktı. Latovlevici; geçen hafta onca başarısız ortalarına rağmen çok övülmüştü. Gene aynısı oldu... Topları gene rakibe postaladı. Çok sık ileri çıkıyor, gözü kara biri tamam da; yaptığı iş efektif değil... Yerinde dursa; en azından Bursa o kadar rahat sokulamayacaktı. Terkettiği esas görev alanı yüzünden, onun kanadı yalama oldu.
Latovlevici alıp başını giderse... Serdar Aziz çökerse... Orta sahadakiler, her geçene “Gelen ağam-Giden paşam” hüsnü kabulünü gösterirse; ister istemez “Başım Belada” şarkısını söylersin...
***
Benzer durumlar, ikinci yarıda da sürmeye başladı... G.Saray bu kez de savunma arkasına adam kaçırıyordu. Bursa gene mirasyedi gibi har vurup harman savuruyordu.
Dakikalar geçip, zamanın daha da değer kazandığı anlar yaklaştıkça; sarı-kırmızılılar mecburen baskısını arttırdı. Pozisyonların sayısı ve tehlike oranı arttıkça, Bursa’da hafif bir kırılganlık başgösterdi. Çaktırmamaya çalışarak, süreye de oynamaya başladılar. Bunun bedelini ağır ödediler.
Serdar Aziz, beraberlik golünden az önce; çektiği forma yüzünden “Bariz gol şansı” kuralıyla oyun dışında kalabilirdi. Sarıyla sıyırdı. Kırmızıyı görse iş değişirdi.
Galatasaray zor bir günden, iyi bir zafer çıkardı.