Hayatın bazı dönemlerinde zor günler geçiririz. Bundan sonrası çok rahat bir dönem olabileceği gibi geçmişin etkileri geleceğimizi de karartır, Şu sırada dünyada yeni bir düzen kuruluyor. Bu düzen Dünyanın çeşitli bölgelerinin siyasi, ekonomik ve askeri güç açısından yeniden şekillenmesine yol açıyor. Ülkeler dünyadaki değişmelerden etkilenirler ve bazen tüm prensiplerini, yaşam tarzlarını terketmek zorunda kalırlar. Başarılı iktidarlar bu değişime uyum gösterir ve ülkesinin zarar görmesini engellerler. Burada karışık bir durum vardır. Değişmeler yönetimin tercihi midir yoksa dünyadaki gelişmelerin bir sonucu mudur? Çoğunlukla iktidarlar bu değişimin kendi düşünceleri olduğunu savunur ve dünyadaki etkileri yok sayar. Bunun en güzel örneği SSCB’deki ideolojik değişmedir ve bunu bu devlet içindeki bir odak gerçekleştirmiştir. Bu değişim tüm dünya yeniden şekillenmesineyol açmıştır.
Bazen dünya üzerindeki etkileri sıfır sayılabilecek ülkeler bu değişmin önemli bir parçası olurlar. Mesela Suriye’nin tüm dünyada bu kadar etki yaratması gücüyle ve önemiyle açıklanamaz. O dünyadaki bu değişimin bir parçası olarak rol oynamaktadır. Mesela bundan önceki denge döneminde bir Arap Baharı yaşayamazdık. Hiçbir küçük ülke var olan dengeyi bozamazdı.
Mesela Türkiye bir çok darbe ve benzeri değiştirici olaylar yaşadı ve ülkemizde iktidarlar değişti. Bu değişiklikler Suriye’de iktidar değişimden daha önemsiz değildi ama dünyada bu kadar etkili olmadı. Burada olaylar şöyle gelişir. Hiçbir ülkedeki bu ve benzeri değişiklikler dış güçlenden bağımsız değildir. Bugün ABD’de bile böyle bir değişim yaşansa dış faktörler içerden daha etkili olur. SSCB’deki büyük değişim hiçbir iç sebebe dayanmamaktadır. İçerde şikayet eden, başkaldıran kimse yoktur. Bu değişim hakkında yazdığım makale “İçe değil Dışa dönük” başlığını taşıyordu. Burada dış odakların bunu değiştirdiğini söylemiyordum. Ancak yeni bir oluşum, bütünleşmekte olan Avrupa dünya dengelerinde SSCB’nin yerini alacaktı. Ondan sonra SSCB’nin bütünlüğünü sağlaması imkasızlaşacaktı.Yani SSCB’ni yok etmek için savaşa ihtiyaç yoktu.Avrupa ekonomik, teknolojik, düşünsel gücüyle iki büyük ülkenin yerini almaya çalışacaktı.. O sırada yazdığım ama neşretmediğim. Fakat tiyatro ile meşgul bazı kimselere gösterdiğim bir senaryoda ABD ile SSCB’nin ortak hareket ettğini anlatıyordum.
Türkiye bugün bu değişikliği yaşıyor ve bulunduğu yer yeni dengenin istinat noktası olduğu için ön sırada yer alıyor. Meselelere bu açıdan bakar yeni dünya dengesinin inşasında rol alırsak hayallerimize erişiriz. İktidar bu açıdan doğru bir yol izliyor. Ama muhalefet bunu bozacak biçimde hareket ediyor. Muhalefet etkisiz kalırsa Türkiye’yi bu oluşumun dışına atmak isteyen güçler İktidar partisini parçalamak isteyecektir.
Parti içindeki birlikteliğin dostluğa dayandığı söylenecek ve bu ender rastlanan değişimde ülkemiz olayı tartışmayacaktır bile. Muhalefette MHP zaten bu oluşumun dışıda kalır onun ilgi alanı dünya ya da bölgesel oluşumlar değil ülkemizle sınırlıdır. CHP tartışmamakta halkı yanına çekmek için söz söylemektedir. İçerde anlaşma değil olayı anlamak gerçekleştirilemezse yıllarımız zor geçer.