Tayyip Erdoğan’ın, bir önceki genel seçimde (1991) MHP ittifakıyla oyu yüzde 17’yi bile bulmamış Refah Partisi’nden aday olduğu halde, sonraki ilk yerel seçimde (1994) belediye başkanlığına erişmesi nasıl gerçekleşmişti hatırlıyor musunuz?
Partisinin oyları müthiş arttığı için mi? Hayır, Refah Partisi o yerel seçimde ancak yüzde 19 civarında oy toplayabilmişti; Tayyip Erdoğan’ın oyu ise yüzde 25’ten fazlaydı...
O halde sebep ne?
En önemli sebep, SHP’li İstanbul belediyesinde ortaya çıkartılan bir skandaldı. Siyasi tarihimize ‘İSKİ Skandalı’ olarak geçen olay, belediyeye klor alımında yolsuzluk yapılmasıyla ilgiliydi. SHP’li başkanın yakın arkadaşı da olan İSKİ genel müdürü, ihaleleri, kendi kurduğu paravan şirketlere vermişti. Genel müdürün kendinden daha genç bir kıza âşık olup boşanmak istemesine tepki gösteren gönlü kırık eşinin gevezeliği bir ‘siyasi skandala’ dönüşüvermişti...
Peki ülkeyi askeri yönetim sonrasında (1983) yönetmiş ve ‘çağ atlattığı’ sloganıyla girdiği ikinci seçimden de (1987) başarıyla çıkmış Anavatan Partisi’nin bir sonraki (1991) seçimden itibaren ‘siyaseten mevta’ olma yoluna girmesinde ne etkili oldu?
Etkili pek çok unsur var da, tabuta son çivi gibi belirleyici olanı?
Tabuta son çivi olanı, siyasi tarihimize, ‘Meclis’te koltuk yolsuzluğu’ olarak geçen olaydır. Meclis’in ANAP’lı başkanının bayağı pahalı ‘ceylan derisinden koltuk’ tercihi yol açmıştı skandala...
Her iki olayda söz konusu edilen ‘yolsuzluk’ iddiaları şimdilerde kamuoyunu meşgul eden yanında devede kulak kalır...
Olayın ‘komplo’ ve ‘operasyon’ boyutları var elbette. Gizliden gizliye yürütülmesi yakışıksızlığı da ortada. Ancak kim ve nasıl yapmış olursa olsun, ortalığa saçılan fotoğraflı-videolu görüntüler eşliğindeki iddialardan sonra, konu, siyasetin ‘seçime ilişkin’ alanına girmiştir...
Öyle olduğu için de, iktidar partisi tarafından geçiştirilmeye kalkışılması, siyasi bir fatura ödetebilir...
Hele bir de hedefte olan, Ak Parti gibi, siyasi hayata girdiği günden itibaren kendisine ‘moral üstünlük’ kazandıran şeffaflık ve hesap verilebilirlik arayışı içinde olmuş, dürüstlüğe önem veren bir parti ise...
Dikkatler hemen olayın ‘yolsuzluk’ boyutu üzerinde toplanacaktır...
‘Yolsuzluk’ kampanya konusu haline geldiğinde öteki konular hep ikinci planda kalmaya mahkumdur... Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın dört bir köşesindeki bütün ülkelerde de...
Ak Parti lideri Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ortaya saçılan malzemelere bakıp farklı bir sonuç çıkardığı, olayın ‘komplo’ ve ‘operasyon’ boyutuna daha fazla takıldığı anlaşılıyor. Muhtemelen, mesai arkadaşı olan bakanlara yönelik iddiaların doğru olmadığına da inanıyor...
İnanıyor ve istifa çağrılarına kulak tıkıyor...
Tavrı, bu güne kadar benzer durumlarda sergilediği tavırla tutarlıdır...
Haklı da olabilir... İSKİ Skandalı ve ceylan derisi koltuklar olayıyla yargılananlar arasından beraat edenler de çıkmıştı.
Ancak üç ay sonra yerel seçimler var ve muhalefet eline geçen fırsatı kampanyalarda tepe tepe kullanmaya hazırlanıyor...
Zor bir tercih karşısında Ak Parti...