Beşiktaş, Eskişehirspor'u geçemedi, ama Liverpool'u geçti! Buradaki fark, 2 ana nedenden kaynaklanıyor:
1. Bir takımı uzun seyahatlerle, İngiltere'ye, İstanbul'a, oradan Eskişehir'e taşıyorsun. Bunların hepsi dört gün içinde... İlk seyahat sonrası yorucu bir maç oynatıyorsun. Son dakikalarda penaltı ile yeniliyorlar ve düşünsel olarak da çöküyorlar.
İstanbul'a, geliyorlar gece sabaha karşı... Dinlenemeden ertesi gün Eskişehir'e... İki maç arası 2 gün!
Ve orada kendi kentinde dinlenmiş, moral toplamış, üzücü bir şey yaşamamış, kaybetse de çok şey yitirmeyeceğini düşünen bir takım var...
2. Kapanıyor da kapanıyor. Senin yenmek zorunluluğun var. Açılıyorsun da açılıyorsun. Bir-iki gelip gol bulup seni yeniyorlar...
Balıkesir maçı da öyle. Sen AL'de 120 dakikalık bir maç yapmış, yıpranmışsın, rakip dinlenmiş. İki maç arası 2 gün! Sen kazanmak için yaratıcılık, beceri, dinamizm göstermek zorundasın; rakibin savunmaya kapanıyor. Yenilirse canı sağ olsun, ama ya kazanırsa... Kahraman...
Bunu adaletsiz buluyorum.
Evet, herkes kendi silahları ile savaşım vermek zorunda. Ama emeğe de saygı gerek. Tribünlere saygı gerek. Onlar da maç izliyorlar...
Buna bir çözüm bulunmalı.
Söz gelimi NBA'de alan savunması yasak.
Çözüm aramışlar. Boyalı alanda 3sn'den fazla hareketsiz duramıyor bir hücumcu...
Artık savunmacı da duramıyor 3 sn hareketsiz...
Bunlar hep savunmayı da zorlaştırmak için. Hücumun hakkını verebilmek için.
Futbolda hücum yaratıcılık, araştırıcılık, beceri üstünlüğü, özgüven, dinamizm istiyor; ama savunma öyle değil. Yapmaya değil, bozmaya yöneliksin! Önde bir hızlı 'beleşçi' bekletmen ve onu iyi koşanlarla bütünlemen yetiyor. Araştırıcı, becerikli, yaratıcı olmalarına gerek yok... Koş, vur! Üretene, bunun çabasını harcayana sanki ceza veriliyor.
Bu dengesizlik giderilmeli. Futbolu yönetenler buna, basketbolu yönetenler gibi çare bulmalılar.
Onlar bunun önemine hak verip çözüm bulana değin Beşiktaş'ın acilen yapması gerekenler var. Takım Brugge maçları sonrasında kimlerle ne değerde maçlar oynayacak, onları iyi değerlendirmeli... Biliç "Lig ekmeğimiz, AL tatlımız" diyor. Demek ki önce karın doyurmayı amaçlıyor. Bunun gerekleri yerine getirilmez, AL'ne asılmaya öncelik verilirse ikisinden birden olacaklar.
Beşiktaş'ın şampiyonlar Ligi'ne katılması, gelecek yıl için büyük güç yakalaması demek. Yürünmesi gereken yol, o gücü yakalama yolu olmalı. Seçim kolay iş değil, ama zorunlu...