Cumhurbaşkanlığı seçiminin barış içinde yapılacağını ve halkın istediğinin seçileceğini ümit ve temenni ediyorum. Bu ülkemiz için olumlu olacak ama çevremizde çatışmalar olabilir ve bunların taraflarından birini desteklememiz, hangisini desteklersek destekleyelim, bazı kayıplara neden olabilir. Mesela IŞİD, Sünni Müslümanlar tarafından destekleniyor ama Kürtlerle savaşıyor. Bu durum bölgemiz için hazırlanan politik ve güçler arasındaki çatışmanın bir ürünüdür. Çatışma şimdi Irak ve Suriye’de gerçekleşiyor deniliyor ama bana göre Türkiye’nin bölgede etkin güç olması ve çevresine örnek olmasına izin verilmek istenmiyor. Çatışmalar Irak ve Suriye’de oluyor ama hedefin neden ülkemiz olduğunu söylüyorum. Bu çatışmanın bir tarafında Sünni Müslümanlar, diğer tarafında Kürtler bulunuyor. Ülkemizin taraflardan birine destek olması diğer tarafı yani ülkemizin önemli bir halkının güvenini kaybetmemize ya da çatışmanın sınırlarımızı aşmasına neden olabilir.
* * *
Ülkemizdeki siyasi farklılaşma acaba bu çatışmaya benziyor mu ve bunun ülkemize yayılmasına hizmet eden bir alt yapı oluşturuldu mu? Son zamanlarda yürüttüğümüz barış süreci Türk- Kürt çatışmasının anlamsızlığını ve çözümün alt yapısının hazır olduğunu gösteriyor. Yani halkta böyle bir ayrım yok ama dışarıdan bazı güçler bunu yarattılar. Ama içeride ülkeyi çok seven güçler bölünmeden korktu ve olayın bir operasyon olduğunu, halkımız arasında hiçbir düşmanlığın olmadığını görmediler. Şimdi iktidarın çözüm süreciyle sona erdirdiği bu yanlışlık tekrar canlandırılmak isteniyor. Bunun ilk aşamasının izlerini görüyoruz. IŞİD’e ülkemizden bazılarının katıldığı söyleniyor. Bu Türk-Kürt çatışma projesinin yenilenmesi anlamını taşıyor ve bana göre bu bir planın ürünü. Bunu yapanların büyük güçler olduğunu ve ülkemizdeki ortaklarının büyüklüğü nedeniyle endişe ediyorum. Bugüne kadar laikliğin en önemli savunucuları olan ve darbe dönemlerinde halkın bazı normal davranışlarını bile gericilik sayan bir kısım medya şimdi Müslümanları savunup onlara destek olunmasını istemektedirler. Bu, inancımıza hepimizin duyduğu saygı değil ama siyasi bir yaklaşımdır.
Bu durum paralel yapının projesi olarak hazırlandı. Türkiye bölgedeki dini çatışmada eylemsiz kalmayacak ve Müslüman örgütleri destekleyecekti. Bu durum ülkemizi bölgesel bir güç yapabilir ama dünyanın diğer güçleri ile bağlarımız kopardı. Hazırlanan dinci bir yapı bölgenin dışına çıkmamızı engellerdi. Ülkemizdeki ulusalcı örgütler de bu yapıya dahil olurdu.
Amacın herhangi bir hareketi eleştirmek değildir. Ancak bizim siyasal hareketlerimizi duygusallıkla oluşturmak gibi bir alışkanlığımız var. Büyük güçler bunu bildikleri için bize yönelik her operasyonlarını vatanseverlik ve dine bağlılıkla hazırlar ve müttefiklerini ülkemizde oluştururlar. Bu metodumuzdan vazgeçmeliyiz. Önce olayın ve hazırlığın ne olduğunu tespit edip buna uygun metot geliştirmeliyiz. Şöyle bir benzetme yapabiliriz: Sokakta yürürken birisi size sataşsa hemen karşı koyarsınız ve zaten hazırlıklı olan saldırganın yandaşları üzerinize yüklenir. İlk işiniz bunun sebebini araştırmak olmalıdır. Bunu tespit ettikten sonra gereken karşılığı ona göre verirsiniz. Son olaylarla yenilmeyecek şartlara sahibiz. Ama aklımızla değil duygularımızla hareket edersek yenilgi ihtimali artar.