Kaybedilen seçimler, büyük siyasi krizler, ikram edilen koltuklar, parti içi hizipler, gizli kapaklı işler vesaire derken CHP her gün biraz daha dibe batmakta.
Muhalefet bloğunun ortak adayı sıfatıyla seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu'nun istifa etmemek için bulduğu en afili gerekçe ise çoktan buharlaşmış vaziyette.
"Gemiyi fırtınalı denizde güvenli limana götürmekten" bahsetmişti hatırlarsanız Bay Kemal.
Ama adı sıkça geçse de ne liman gözükmekte ufukta ne su alan gemiyi kurtaracak bir kaptanın varlığı sezilmekte.
ADAY OLMAK MI OLMAMAK MI?
İstekli ama ürkek İmamoğlu'nun, Kılıçdaroğlu'nun hışmına uğramadan Kılıçdaroğlu'nun koltuğuna oturma girişimleri ise gizli zoom toplantısının ortaya saçılmasıyla beraber kriz sebebine dönüştü.
İstanbul Belediye Başkanı seçildiği günden beri gözünü CHP Genel Başkanlığına dikmiş olan Ekrem İmamoğlu, geçen yılların ardından tahminlerin ötesinde yıprandığının, İBB'de bir başarı hikayesi yazamadığının ve ismi etrafında şişirilen balonun hava kaçırdığının farkında olarak aday olmakla olmamak arasında salınmakta idi. Zoom sayesinde bir zemin buldu.
Bu saatten sonra ne İmamoğlu'nun ne diğerlerinin "yo biz Genel Başkan'a karşı örgütlenmiyorduk" deme şansı var artık.
ANAFORDA SÖRF
Kimileri buna "suçüstü" dese de İmamoğlu için üzerinde yükselebileceği bir zemin, hatta beklediği "fırsat" olduğu da bir gerçek.
Onca sorunun, krizlerin, eleştirilerin oluşturduğu ve CHP'yi her gün biraz daha içine çeken anaforda sörf yapıyor bu sayede İmamoğlu.
Üstelik CHP'deki "değişim" taleplerinin genel başkan değişimiyle sınırlı olduğu herkes açısından oldukça net artık.
Ekrem İmamoğlu'nun da gerekli cesareti göstermeden, siyaset önermeden, zahmet edip bir manifesto bile açıklamadan genel başkan adaylığına soyunduğu da iyice anlaşıldı.
Haliyle beklenen adım, adayın adının öne çıkarılması ve parlatılması olacaktı.
RÜZGÂRSIZ
Bir yanda hedefe konulan, tartışılan, kıyasıya eleştirilen Kılıçdaroğlu var.
Öte yanda ise yenilgideki payından sıyrılmayı bir şekilde "başarmış" (!) İmamoğlu var.
CHP'nin alenen para akıttığı medya artık İmamoğlu için çalışıyor.
Paralı, zengin, müteahhit destekçileri de var.
Parti organları için de Kılıçdaroğlu'na kafa tutacak sayıda insanı yanına çekmiş gibi.
Velhasıl şu ana dek dalgaların üstünde kalmayı bir şekilde başardı İmamoğlu.
Ama esen rüzgâr onun değil.
Onun bir rüzgârı var mı, hissedilmiyor.
Üstünde durduğu dalga onu istediği yere mi taşıyacak yoksa onu da mı yutacak, bilinmiyor.
HERKES ARAZİ
Mayıs seçimlerinin üzerinden bir buçuk ay geçti, muhalefet kanadından henüz aklı başında bir analiz işitmedik.
Yenilginin sahibi yok. Herkes arazi. Kimse kendine pay çıkarmıyor.
Kılıçdaroğlu'na bakarsanız Erdoğan da kazanmadı zaten (!). Hatta seçimden kaçıyor (!). Niye getirmiyor sandıkları?
Gülmeyin.
Gerçeklikten bu denli kopan, yenilgiyi kabullenmemek için aklını tatile çıkaran bir tek Kılıçdaroğlu olsa yine iyi muhalefette. Kıyasıya bir mücadele sürüyor. Yok sayma, diş geçirme, kan emme gırla gidiyor.
Kılıçdaroğlu'nu çekilmeye zorlamak, İmamoğlu'nu parlatmak için yeni bir tezgâh kuruluyor sanki...