Hiçbir zaman sevmedim Zizek'i. Çünkü düşünceleri boşluğa ve karanlığa atılan kurşunlar gibi geldi bana. Oynak, belirsiz ve nihilist bir felsefe. İçinde hiçbir bilgelik taşımıyor. Yaşam tarzı, giyimi ve konuşma üslubu ile bana "berdoş tipleri" hatırlatıyor. Nitekim bilgelikten yoksunluğu, son konuşmalarından birisiyle iyice ayyuka çıktı. Ne evrensellik, ne ahlak, ne de ahlak var. Geriye sadece çıplak bir güç savunusu kalıyor. Kendini içinde gördüğü toplum ve küresel parçanın adına konuşuyor. Felsefeciler de egemenler gibi kurtuluş için gücü ileri sürdüler mi vay o dünyanın haline!
Zizek, şunları bir ağızdan kusuyor: "Putin karanlık dini fundemantalizme boğulmuş. Bu nedenle batılılar Ukrayna'ya kullanması için nükleer silah vermeliler. Bir solcu olarak bunu söylüyorum... Onlar dini fundemantalizme dönüyorlar. Rus medyası Ukrayna'daki savaşı Hristiyan Medeniyetinin şeytan satanizme karşı olarak tasvir ediyor. Onlar dini fundemantalizm alanında Araplar gibiler".
Bir filozof nükleer silah kullanmaya çağırıyor Batı ülkelerini. Rus halkının varlığı umurunda değil. Putin'in buna cevap vererek daha büyük insan kayıplarını da düşünmüyor. Mesuliyetsiz bir nihilizmle ağzından laflar dökülüyor. Bir solcu olarak bunu söylediğini vurguluyor. Sovyetik, arkaik ve Stalinist bir sol bilinçaltı bunlar. Avrupa solundan eser yok. Gerçi Avrupa'nın sol filozofu Habermas'ı da gördük! O da Siyonizm'in katliamlarını alkışladı. Sıradan bir Avrupalı insan kadar bile bilgece duramadı.
Zizek, Rusya'yı dini fundamentalizme ve karanlık dini döneme geri dönmekle suçluyor. Hatta Rus medyasının kendisini Hristiyan medeniyetini savunmak için satanist şeytanlara karşı savaştığını söylüyor. Filozofun bu yaklaşımlarını Aleksandare Dugin'in son dönemde yazdığı makalelerle mukayese ettiğimizde mesele anlaşılıyor. Rus entelektüel Dugin, yazdığı son yazılarında çok ciddi medeniyet okumalarında bulunuyor. Medeniyet teorileriyle Rusya, Avrupa, İslam ve Doğu toplumları üzerine k önemli yorumlar yapıyor.
Dugin, ciddi bir teorik yaklaşımla Rusya ve Batı dışı toplumlarının Batının evrensellik adına ileri sürdüğü eşcinsellik ve bireycilik gibi değerlere uymak zorunda olmadıklarını söylüyor. Batının kültürel hegemonyasını evrensellik adıyla ortaya koymasına karşı ciddi eleştirilerde bulunuyor. Batının Rusya'ya karşı sürdürdüğü kültürel savaşa çok ciddi cevaplarla karşılık veriyor. Sadece Putin "biz sizin aile politikalarınızı almayacağız" demiyor, aynı zaman da bir Rus filozofu da "biz de dünya da sizin kültürel varlığınızı evrensel görmüyoruz. Bunu da bize dayatmayın" diye ciddi tezler ileri sürüyor.
Zizek, bu yaklaşımları Hristiyan medeniyetini satanik şeytana karşı savaşma olarak algılıyor. Tamamen bir çarpıtma, popülizm, zevzeklik, şarlatanlık ve ırkçılık. Oysa Dugin, çok ciddi sosyolojik, felsefi ve kültürel argümanları ileri sürüyor.
Zizek, dincilik, fundemantalizm, karanlık kelimelerle propaganda yapıyor. Hiçbir düşünce ve bilgelik taşımayan karanlık bir filozof... Halbuki Dugin, saygın bir bilgi, düşünce ve tutarlıkla konuşuyor. Doğunun bilgeliğini andıran bir hava veriyor. Beni de epeyce şaşırttı.
Berdoş filozof, sonunda taşı Araplara ve dolayısıyla Müslümanlara da atıyor. Dini fundamentalizm konusunda Arapları mukayese nesnesi yapıyor. Onların derecesine düştünüz diyor. Güya Araplar karanlık, fundamentalist ve katı dindar insanlar. Rusya'yı da suçlarken bu tablodan yararlanıyor. Bir aynaya dönüşüyor Araplar. Öteki olan bir ayna.
Zizek, sol diliyle Batı varlığını savunmaya kendini adamış bir düşünür. Aydınlanma tarafı olan Batı da yok. İnsanı da, insanlığı da görmüyor. Nihilizmle ulaşılan güç tutkusu... Bunun için insanları trajedilere sürükleyecek yöntemleri öneriyor. Tam bir akıl ve kalp tutulması. Filozofik tutulma!