Gülen Cemaati’nden bir öğretmen kardeşimiz soruyor: “Siz ayda 200 dolara Afrika’da çalışır mısınız?”
Bu soruyla, cemaate yönelik eleştirilerimizi geçersiz hale getirdiğini düşünüyor herhalde.
Allah, Afrika’daki hayırlı işleri için ondan ve onun gibilerden razı olsun; ama, onların ayda 200 dolara çalışmaları, “abi”lerine Türkiye’yi 200 milyar dolar zarara sokma hakkını vermez.
***
17 Aralık sürecinde dövizin fırlaması ve ticari/iktisadi faaliyetlerde çekingenliğin, tedirginliğin, korkunun hüküm sürmeye başlaması, ekonomimizi tehdit ediyor.
Bu sıkıntılara yol açanların muradı, ekonomik sıkıntılardan bunalan vatandaşın seçimlerde AK Parti iktidarı aleyhinde tavır takınmasıdır.
Ne var ki vatandaş ekonomik sıkıntının faturasını doğru adrese, Gülen Cemaati kadrolarına çıkarma eğiliminde.
Her taraftan homurtular yükseliyor: “Nedir bunların derdi? Memleketi batırmak mı istiyorlar?”
Mesele tam olarak budur maalesef; memleketi batırmak istiyorlar.
Memleketin ekonomisini, uluslararası saygınlığını, küresel emperyalist sisteme direncini, her şeyini...
Geriye kocaman bir enkaz kalacak; emperyalistler o enkazda rahatça cirit atacak; Gülen Cemaati de onlar adına hüküm sürecek... Hesap bu.
Abarttığımı mı düşünüyorsunuz?
Öyleyse elinizi vicdanınıza koyup söyleyin lütfen:
Birbiriyle alakasız yolsuzluk iddialarını aylarca bekleten ve seçim arefesinde hepsini bombalı bir paketin içine tıkıştırıp patlatarak Türkiye’yi krize sürükleyen...
Ekonomik göstergeler alarm sinyalleri verdikçe geri adım atmak yerine krizi derinleştirecek yeni hamleler yapan...
Almanya, Fransa ve İngiltere’nin tehdit olarak gördüğü üçüncü İstanbul havaalanı projesini alan işadamlarını batırmaya çalışan...
İsrail’in tehdit olarak gördüğü Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan’ı ve İHH İnsani Yardım Vakfı’nı da hedef tahtasına koyan...
Cenevre-2 görüşmeleri öncesinde MİT’in yardım kamyonlarını durdurarak Suriyeli devrimcilerin ve dolayısıyla Türkiye’nin mevzi kazanmasını, müzakere masasında elinin güçlenmesini engelleyen...
Emperyalistlerin “Yeni Osmanlı’yı kuruyor, Türkiye’yi büyütüyor” diye diş biledikleri Başbakan Erdoğan’a acımasızca saldırarak Türkiye’ye haddini bildirme davasına hizmet eden...
Abdullah Öcalan’la anlaşma yoluna gidilerek kanın durdurulmasını içlerine sindiremeyerek barış sürecinin aleyhinde bulunan...
Batı’da Türkiye’nin diktatörlükten mustarip bir fundamentalist terör yuvası olduğu intibaını uyandırmak için canla başla gayret gösteren...
Adeta Türkiye’yi emperyalist müdahalelere açmak için varını yoğunu ortaya koyan...
Bütün bunları resmen ve alenen, hiç utanmadan ve sıkılmadan yapabilen kadroların, en başta Fethullah Gülen’in, “Bizimle iş tutarsanız Türkiye yıkılacak ama siz abat olacaksınız” şeklindeki bir teklifi reddedebileceğine / reddetmiş olabileceğine dair garantiniz var mı Allah aşkına?
Orta yerdeki manzarayı göre göre, “Hayır, o kadar da değil. Emperyalistlerle böyle bir ittifaka kesinlikle girmezler” diyebiliyor musunuz?
***
1980’lerde “Ziyaretçiler” diye bir TV dizisi vardı.
İnsanlara benzeyen nur yüzlü uzaylılar geliyor dünyaya; dostluk, barış, dayanışma mesajları veriyorlar insanlığa; herkesin kalbini fethediyorlar... Derken bir adam onların gerçek niyetlerinin dünya su kaynaklarını -insanlığın kökünü kurutmak pahasına- kendi gezegenlerine transfer etmek olduğunu keşfediyor ve “Ziyaretçiler”e karşı kurtuluş savaşı başlıyor...
Afrika’da ayda 200 dolara çalışan öğretmen kardeşlerimiz filan bir yana; ülkemize bu operasyonları çeken “abi”leri o uzaylılara benzetiyorum ben.