Daha önce de bir Ziya Selçuk yazısı yazmıştım. Şimdi “Sen Ziya Selçuk’un avukatı mısın?” diyenler olacaktır. Peşinen söyleyeyim, kendisini hayatımda hiç görmedim.
Beş dakikalık bir telefon görüşmemiz oldu. Onun dışında hiç randevu talep etmedim, hiç ziyaret etmedim, kısacası Ankara diliyle söylemek gerekirse, “çeşitli temaslarda bulunmadım”.
Bu ön bilgiyi vererek akla gelebilecek su-i zanları bertaraf edip konuya girelim.
İlk günden belliydi zor olacağı. Türkiye’de, hele de bunca deneme-yanılmadan sonra Milli Eğitim Bakanlığının ateşten gömlek olduğunu tahmin etmek güç değil.
Ancak Bakanların açıklandığı 10 Temmuz gününden bu yana, elbette yıpratılmak da siyasetin bir parçası ama bu kadar dirençle karşılanacağını herhalde ne kendisi tahmin edebilirdi ne de biz.
Hükümet karşıtı çevreler hükümete topyekün karşı olduğu için direnç gösterdiler Ziya Selçuk’a. Hükümete yakın çevrelerde ise “Bu adam bizden değil, İmam Hatip’leri kapatacak, çok eski birtakım usulleri geri getirecek” gibi birtakım hezeyanlarla.
Böyle bir ortamda yaklaşık 7 aydır çalışıyor Ziya Selçuk ve ekibi.
Kısa bir süre önce HaksözHaber isimli bir haber sitesi “CHP İstedi, Bakan Selçuk, Cahit Zarifoğlu’nun Kitabını Toplattı” başlıklı bir haber yayınladı.
Haberin daha ilk cümlesi “BirGün Gazetesi’nin haberine göre” diye başlıyor.
Müthiş. İnsanın hayran olası geliyor BirGün Gazetesi’ndeki bu Cahit Zarifoğlu aşkına. Şu şevke bakınız, şu hassasiyete bakınız.
Neyse, olayı derinlemesine inceleyince, okuyunca anlıyorsunuz ki ortada ne Bakan var, ne toplatılan bir kitap. Bir kitap okuma etkinliği için belirlenen beş farklı kitaptan biri, Cahit Zarifoğlu’nun “Bir değirmendir bu dünya” isimli eseri, içinde bir siyasi partinin adı geçtiği için değiştirilmiş. Bu beş kitaplık liste de zaten sadece bir tavsiye listesi.
Cahit Zarifoğlu’nun eserlerini, düşüncelerini, düşünce dünyamızdaki yerini tartışacak halimiz yok. Zarifoğlu’nun bu ülkedeki kırmızı çizgilerden biri olduğunda da hemfikiriz.
Ama işin mutfakta pişirilip, hazırlanıp, servis edilme şekli çok ilginç değil mi?
- CHP’nin Çanakkale’deki il teşkilatı başvurup “Bu kitapta bizim partinin ismi geçiyor” diyerek kitabın değiştirilmesini sağlıyor.
- CHP’nin bir milletvekili bunu soru önergesi olarak Bakan Selçuk’a veriyor ve bunun yazılı olarak cevabı bekleniyor.
- Bakan Selçuk’un yazılı cevabı alınıyor, BirGün Gazetesi tarafından bu konu işlenip haber yapılıyor.
- HaksözHaber isimli muhafazakâr haber sitesi de BirGün’deki habere atıfla bunu karşı mahalleye taşıyor.
Kurgu böyle de, bu mahalle de sanki dünden razıymışçasına atlayıveriyor bu tuzağa.
Eylem yapalım diyenler, toplanalım diyenler.
Arkadaşlar, şurada elli-yüz kişinin çalıştığı gazetelerde bile günde elli tane hata çıkıyor. Birinin ismi, birinin resmi yanlış basılıyor. Baskı hatası, dizgi hatası, kurgu hatası, resim seçici hatası, kıl hatası, tüy hatası. Bin tane hata çıkıyor. O zaman o gazetenin patronu mu suçlu oluyor?
Milli Eğitim Bakanlığı dediğiniz kurumun bağlı memur sayısı 955 bin 629.
955 binini bıraktım, 629 kişiyi bir arada idare ettiniz de mi bir hatada yargılamaya başlıyorsunuz.
Yapmayın, etmeyin. Bu kadar kolay adam asmaca oyununa başlamayın.
Tamam. Anladık. Ziya Selçuk’a güvenmiyorsunuz. Olabilir.
Ona güvenip, bu ülkenin geleceği olan eğitimin anahtarını teslim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da mı güvenmiyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu ülkede Cahit Zarifoğlu’nun kitaplarının toplatılabileceğine nasıl inanırsınız?
Bu hatanın, bu yanlışlığın bir ilin müdürlüğünde cereyan etmiş bir durum değil de gizli ve sinsi bir Milli Eğitim Bakanlığı stratejisiymiş gibi algılatmanızın kime-neye faydası var?
Bu paranoyayı bırakalım.
Özgüvenli düşünelim.
Ferasetle bakalım.
Ve Hücurat Suresinin altıncı ayetini unutmayalım…
Ha, unutmadan.
Bir hayır varsa bu işin içinde de her şerde olduğu gibi. O da “Bir Değirmendir Bu Dünya” kitabı bu ay çokça alınacak, satılacak, okunacak. Bu vesileyle alalım, bir daha okuyalım.