E-posta kutumuzda bir e-posta…
“11. İnovasyon Zirvesi’ne davetlisiniz”.
Bundan önceki 10 zirvenin 8’ine katıldım. Kalan iki etkinliğin de sonuç bildirgesini okudum. Bu 10 etkinliğin hepsi aynı sonuçla bitiyordu : “Gelecek inovasyonda, inovasyon yapan kazanacak”.
50’den fazla girişimcilik zirvesine katıldım. 50’si de aynı sonuçla tamamlandı : “Toplumdaki girişimci oranını arttırmalıyız.”
10’dan fazla Kadın Girişimcilik etkinliğine katıldım. Tamamı aynı sonuçla bitti : “Erkekler bize iş hayatında azıcık yer açsın”.
Önce şunun farkına varalım;
Girişimcilik zirvelerinde dolaşarak girişimcilik olunmuyor, düzenleyerek de girişimcilik artmıyor.
İnovasyon zirvelerinin kokteylinde yeşil zeytin ve kaju diyerek ülke inovasyonda gelişmiyor.
Kadın girişimciler etkinliğinde varlıklı ailelerden gelen, iş fikriyle, heyecanı ve hayalleriyle değil babadan kalan mirasla iş kurmuş hanımefendileri dinleyerek de kadınlarımız girişimci olmuyor.
Ne yapılmalı?
Hedefler belirlenmeli, her etkinliğin, zirvenin, konferansın bir amacı olmalı. Sadece konuşmak, körleri sağırları ağırlamak, protokol getirmek olmamalı. Zirvenin sonunda da amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığı beyan edilmeli. Benzer etkinliklerden mutlaka farkları olmalı, farkı yok ise etkinlikler birleştirilmeli, “Biz de yapalım” mantığıyla birbirinin kopyası etkinlikler yapılmamalı.
Daha az konuşma, daha çok iş yapma zamanı.
Daha az etkinliğe katılma, daha çok işe odaklanma zamanı.
Daha az toplantı yapma, daha çok işin mutfağında olma zamanı.
Daha az kongre merkezlerinde olma, daha çok sahaya inme zamanı.
Şimdi zaman icraat zamanı.
Unutmayalım;
Dünya İnovasyon Liginin şampiyonu olan Güney Kore’de yılda sadece “BİR” inovasyon zirvesi yapılıyor ve ülkenin inovasyon rotası revize ediliyor. Sonra herkes fabrikalarının başına...
Dünya İnovasyon Ligi’nin 54.sü olan Türkiye’de ise sadece İstanbul’da yılda 14 farklı İnovasyon Zirvesi düzenleniyor.
Demek ki zirveye çıkmak, zirve düzenlemekle olmuyor...