Biz haberciler için inanılmaz bir hafta oldu.
Karanlık Örgütün elebaşı Gülen öldü, gömüldü.
Bahçeli'nin İmralı mesajı
TUSAŞ'a terör saldırısı
BRICS Zirvesi
Irak ve Suriye'de terörün vurulması
İsrail'in İran'ı bombalaması...
Peki ben bunları niye hatırlatıyorum.
Yaşadığımız coğrafyayı, gündemi verdiğimiz mücadeleyi iyi anlamak lazım. Kuzey Avrupa Ülkelerinin yıllarca konuşacağı gündemleri biz bir haftada yaşıyoruz.
Tüm bunlar yaşanırken bir yandan da kalkınma hamleleri için mücadele ediyoruz. Asrın Felaketi'nin yaralarını sarıyoruz. Erdoğan 130 bininci konutun anahtarını teslim etti. Törene de "yoldaki ilgi alaka sebebiyle bir buçuk saat geciktik, hakkınızı helal edin. Depremzedeleri hiçbir zaman unutmadık" diye başladı. "Deprem bölgesinde evine girmeyen kalmayacak. Biz verdiğimiz sözü tutarız" diye konuştu.
Dile kolay ama yapmaya gör. Geceli gündüzlü çalışma istiyor.
Örneğin yine bu hafta Merkez Bankası rezervi 160 milyar dolara dayandı.
Marmaray'ın 11 yılda 1 milyar 205 milyon yolcuya hizmet verdiği açıklandı.
Bu yüzden eleştirileri, hamaset yüklü siyasi yorumları okurken hele de sosyal medya bataklığındaki mesajlara bakarken siz vicdan terazinizin sesinden şaşmayın.
Gerisi hallolur...
"İT DALAŞI"
Düşman savaş pilotlarının gökyüzündeki kontrollü kavgasına, mücadelesine "İt dalaşı" denir.
İsrail ile İran arasındaki kapışmayı ben biraz buna benzetiyorum.
İran'ın 1 Ekim'deki füzeli saldırısına İsrail, aralarında F-35'lerinde olduğu 100 civarında uçakla karşılık verdi. 3 dalga halinde 1600 kilometre mesafeden yapılan saldırıda İran hava savunma sistemlerinin düşmanı vurduğunu, İsrail belirlenen hedeflerin imha edildiğini açıklıyor.
Ancak ne İsrail İran'ın nükleer tesislerini ya da petrol yataklarını vurdu. Ne de İran İsrail'in bir uçağını düşürebildi. Yani iki taraf da psikolojik harp konusunda kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Ama aslında bir it dalaşı ile karşı karşıyayız. Zira ABD yönetimi İsrail'e senin için İran'la savaşmayacağız mesajını net bir şekilde verdi. Bu yüzden gelecek ne getirir bilinmez ama şimdilik tansiyon düştü. Hatta sivil uçuşlar bölgede yeniden başladı. Görünen o ki İsrail, Mossad operasyonları PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri ile İran ise Hizbullah ve kendisine bağlı irili ufaklı Şii güçlerle süreci yürütecek. Yani özetle iki devletin de mesafe alması pek mümkün görünmüyor. Olansa ölenlere özellikle de Gazze'de katliam, zulüm, açlık ve hastalıkla boğuşan Filistinlilere oluyor. Zira İsrail'in Lübnan cephesini açması, İran'ı kışkırtmasıyla birlikte gündemde çok geride kaldılar. Oysa İsrail acımasız saldırılarını sürdürüyor.
Ve dünya bu durumu izlemeye devam ediyor. Ne acı...
"SEVMEK BİZE FARZ"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ziya Gökalp anmasında dikkat çeken mesajlar verdi. Türklerle, Kürtlerin bin yıllık kardeşliğini tarihten örneklerle anlattı. Ortak düşmanlara karşı mücadele edildiğini hatırlattı.
"Türklerle Kürtlerin birbirini sevmesi hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir." ifadesini kullandı.
Kendisine ip atan İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'na yönelik sert tepkisini de bir kenara not etmek lazım. Yani Bahçeli, yaptığı açıklamalarla hiçbir siyasi ikbal peşinde olmadığını gösterdi.
Bahçeli, TUSAŞ'a yönelik terör saldırısına dikkat çekti.
PKK'nın insanlığın düşmanı olduğunu söyledi.
"Verdikleri kanlı mesaj ayaklarımızın altında çiğnenmiştir" dedi.
Siyonist azgınlık ve küresel alçaklık asla başaramayacaktır mesajı verdi.
"Soykırımcıların Demir Kubbe'si varsa bizim de İman dolu göğsümüz var" ifadesiyle Çelik Kubbe'ye göndermede bulundu. İsrail'in Davut Koridoru hezeyanıyla İran'a saldırmasına atıf yaptı...
Burada Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına da bir parantez açayım... Zira açıklamadaki, "İsrail, bölgemizi daha büyük bir savaşın eşiğine getirmiştir." ifadesini not düşmek gerekiyor. Özetle hepimiz büyük bir vatan sınavı içindeyiz. Bahçeli "birbirimize el uzatmamız yerine yumruk atmamız isteniyor" diyor.
Ve herkesin attığı adımları, yaptığı açıklamaları, yürüdüğü yolu iyi tartıp, ölçüp biçim devam etmesi şarttır...
"HAİNLERE İNAT DAHA FAZLA ÇALIŞACAĞIZ"
TUSAŞ'ta 5 şehit verdik. 22 kişi yaralandı.
Köşeye sıkışan teröristler kendini patlattı.
O akşam yerleşkeden çıkan bir mühendisin sözleriyse Türkiye'nin sesi oldu. "Hainlere inat, daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz" diyordu. İşte o ses yüreği vatanıyla, milletiyle çarpan akıl ve alın teri dökenlerin sesiydi. Bu sesi ne parayla, ne de başka ikbal teklifleriyle ikna edip götüremezsiniz. Zira o sesin sahipleri sadece bir iş yapmadıklarını vatan savunmasının bir parçası olduklarını bilirler.
Bu yüzden Güçlü Türkiye'yi inşa etmek isteyenlerin hayat felsefesi bu olmalıdır.
Hainlere inat üretmeye, çalışmaya milletimizi ve ülkemizi muasır medeniyet seviyesine taşımaya kararlı bir şekilde devam etmek zorundayız. Bırakın durmayı yavaşlarsak bile bizi aşağıya çekip alacaklardır. Bu yüzden hem iç kaleyi tahkim etmek hem de savunmamızı güçlendirmek zorundayız.
İstanbul'daki SAHA EXPO işte tam da bu anlayışın vücut bulmuş halidir. Emekli Orgeneral Ergin Saygun'un "Askerlerimize üzerinde U.S. yazan yardım malzemelerinden kıyafetler, battaniyeler vermenin mahcubiyetiyle büyüdük" sözleri durumun özetidir. ABD, Alman yardımı olmadan askerini dahi giydirmekte zorlanan bir Türkiye'den sayısız eseri ve ürünüyle meydan okuyan bir Türkiye var. Ben bu satırları yazarken SAHA EXPO'DA 4 milyar 332 milyon dolarlık anlaşmalar imza altına alınmıştı bile... Yeni Yüzyılda terörsüz Türkiye mücadelesi sürüyor.
İnanırsak başaracağız...