Lokman Ayva TBMM’ye girmiş ilk görme engelli siyasetçi ve Türkiye’yi AKPM’de temsil eden milletvekillerinden biridir. Sayın Ayva, aynı zamanda Avrupa Konseyi’nin, ilk görme engelli üyesidir. Zihinsel engelliler konferansında bir konuşma yaptı. Anlattığına göre dünyanın ilk körler okulu Paris’te ve 250 yıl kadar önce açılmış. Adamın biri, Paris sokaklarında gezinirken her biri farklı bir enstrüman kullanmaya çalışan, ama gözleri görmeyen bir grup görme engelli insanla karşılaşmış. Eğitimsiz oldukları için ellerindeki müzik aletlerini doğru dürüst kullanamıyorlar ve başlarına toplanan meraklılar onlarla alay ediyorlarmış.. Daha sonra körler okulunu açacak olan adamı bu vaziyet çok etkilemiş.
Adamın kafasına o anda şimşek çakmış sanki ve bir körler okulu açmaya karar vermiş..
***
‘Herkesinki Gibi Bir Hayat’ sloganı altında, zihinsel engelliler için İstanbul’da 9-10 Mayıs tarihleri arasında yapılan konferansın, medyada hemen hiç yer almaması büyük bir eksiklik oldu.
Bu konferans, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün destek ve öncülüğünde yürütülmekte olan bir proje kapsamında planlanmış iki konferansın ilkiydi.
Türkiye’de köşe yazan üç bin kişi olduğu söyleniyor, her köşe yazarının bir uzmanlık alanı var. Bildiğim kadarıyla, uzmanlık alanı engelli politikaları olan yazar yok.
Gazetelerin sağlık sayfaları var elbette. Ama o sayfalarda özel olarak engelliler için çok fazla bir şey bulunmuyor. Varsa yoksa diyet reçeteleri..
Bu işte bir gariplik yok mu dersiniz?
Neden 14 milyon insanın engelli olduğu ve bunun en az iki katı kadar insanın da bir şekilde engellilerle ilgili bir sorunu hissederek yaşadığı bir ülkede, 3 bin köşe yazarının hiçbirinin uzmanlık alanı engelli politikaları değildir?
Dünya Sağlık Örgütü’nde aktif olarak çalışan İrem Coşansu’nun nazik daveti sonucu, katılımcısı ve konuşmacısı olduğum bu konferansta dinlediğim deneyimler, insanların birbiriyle paylaştığı hikayeler inanın olağanüstüydü.
Ailece oradaydık.
Bir engelli insanın herkesinki gibi bir hayatı olabilir ve her engelli insan kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Bu hakkını kullanabilmesi için ona, akrabalarla, ailesiyle ve arkadaşlarıyla beraber yaşayabileceği bir ortam hazırlamak zorunludur.
Bizim de, Zerdeşt’e 22 yıldır sunabildiklerimiz özetle bu aslında: Toplumsal hayatın her alanında birlikte ve beraber olmak. Akrabalarımızı ve dostlarımızı onun bulunduğu ortamlarda ve onunla birlikte ‘paylaşmak.’
Kurumsallaşma hiç bize göre bir şey olmadı. Okulda kaldığı her saati iple çektik.
Aslında hep yıllarca sürmüş bir arafta sanırsınız kendinizi. Saray Rehabilitasyon Merkezi çocuk gelişimcisi ve müdür yardımcısı Sultan Dilara Arslan’ın bu bağlamda söylediklerini çok önemsedim:
‘Ailelerin kurum çalışanlarından beklentilerinin çok yüksek olması, ailelerin dışlama ve aşırı koruma halleri, işimizi zorlaştırıyor..’
Dilara Hanım verdikleri hizmetin, özlük haklarıyla örtüşmediğini, dünyada rehabilitasyon elemanının çok özel bir eleman olduğunu ifade etti, ki yerden göğe kadar haklı..
***
AB, 1970’li yıllardan itibaren kurumsallaşmadan vazgeçmeye çalışıyor.
Türkiye maalesef bu konuda henüz yolun başlangıcında sayılır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Gazi Alataş, kurumsallaşmadan uzaklaşabilmek için sadece hükümetin çabalarının yetmeyeceğini bunun için, akademisyenlerin, STK’ların ortak çalışması gerektiğini ifade etti.
Yine aynı bakanlığın değerli bir ismi, Dr. Aylin Çiftçi şu tespitlerde bulundu:
‘Engellilerin, ömür boyu alacakları bakım hizmetlerini çözemedik, ama epey mesafe aldık. AB projeleri bize sistem kurma imkanları sağladı. Şimdi yol haritamız çok belli: Hedefimiz, engelliyi, bulunduğu yerde desteklemek ve üretime kazandırmaktır. Sayın Bakanımız Fatma Şahin, korumalı iş yeri tasarısını Bakanlar Kurulu’na sundu. Böyle bir iş yeri açan işveren, ödeyeceği maaşların yarısını devletten teşvik olarak alacaktır. Bu model AB’de çok makbul değil, ama bir geçiş süreci modeli olarak düşünüyoruz.’
Bitirirken, Fatih Altaylı’dan, izni olursa, bir defa için rol çalayım ve sorayım:
Ne zaman adam oluruz?
Uzmanlığı ve ilgi alanı sadece engelliler politikası olan yazarlar, köşe yazmaya başladığı zaman.