Zeytin dört kitapta da kutsanmış yağlı bir meyve. Faydaları saymakla bitmez. Sofrada katık, yemekte de vazgeçilmez bir girdi. Yaşam için de gerekli yapı taşlarını barındıran bir yağlı meyve. Yağlığa ve sofralığa farklı işlemler ile hazırlanır. Ülkemiz zeytin yağ üretiminde tali bir aktör iken, sofralıkta önemli bir oyuncu. Zeytinyağında Dünya üretiminin yaklaşık yüzde 8 i civarında bir miktar ile İspanya’nın beşte biri civarında olduğumuzdan Dünya zeytinyağı fiyatlarının oluşumunda söz sahibi olamıyoruz. Sofralıkta ise iddialıyız, iyi dış pazarlarımız oluştu.
Yağlık zeytinlerimiz genelde eski (yaşlı) ve engebeli araziler üzerinde. Bu gibi engebeli ve yaşlı ağaçlarda zeytin hasadında mekanizasyona gitmek bir hayli masraflı. Hasat konvansiyonel metotlar ile yapıldığında maliyet nerede ise gelir seviyesine ulaşmakta. Son yirmi yıldır yapılan yeni plantasyonlar ağırlıklı olarak sofralık olduğundan, yağ üretimimizin bir sıçrama göstermesi mümkün değil. Sofralık zeytinde konvansiyonel hasat metotlarında dahi karlı bir işletme olarak daha uzun yıllar ayakta kalınır. Sofralığa işlenen zeytinin büyük bir kısmı ihracata yöneliktir. Dış pazarlar gittikçe de büyümekte.
Ülkemizde zeytin ağacı kanun ile koruma altına alınmıştır. Tapu da zeytinlik ibaresi taşıyan bir mülkü farklı bir gaye ile kullanmak mümkün değil. Ekonomik olmaktan çıkmış olan yağlık zeytinliklerin koruma kanunu kapsamından çıkarmak gerekir. Mekanizasyona uygun olmayan bölgelerde, zeytinliklerin değerlendirilerek, sökülebilecek veya cins düzeltmesi yapabilecek şeklinde bir sınıflama ile işe başlanabilir.
Ege Bölgesi’nin batı yöreleri çıplak dağlarla çevrili. Bu yörelerin hepsi orman sahası olarak belirlenmiş. Yıllardır dağlar çıplak, Orman bakanlığının parası olduğunda buraları ağaçlandıracak. Orman konusunda “vur deyince öldürmüşüz”. Bir orman memuru “buraları orman dedi mi tapulu arazin, üzerindeki ev veya fabrikan bile devlete geçer. Bana göre bozuk orman vasfında olanlardan başlayarak bütün çıplak arazileri 99 yıllığına buraları zeytin, badem, ceviz, fıstık çamı gibi ekonomik değeri yüksek plantasyon taahhüdünde bulunan kuruluşlara devretmeliyiz. Yani sözde orman olan arazileri özelleştirelim. Bu yolla hem görüntü kirliliğini ortadan kaldırır ve hem de ekonomiye önemli ürünleri kazandırmış oluruz.