Kışın soğuk günleri devam ederken, geceleri ya da sabah saatlerinde şehirlerin üzerine çöken kirlilik dikkatinizi çekiyor mu? Hele de basıncın yükseldiği, atmosferin kararlı hale geçtiği ve rüzgarın hafiflediği günler nasıl bir havayı ciğerlerimize çekiyoruz diye hiç düşünüyor musunuz? Ben söyleyeyim o halde, bol bol kükürtlü bileşiklerle dolu, içinde bolca kurşun gibi zehirli kimyasal barındıran, ozon ve azotlu bileşikler içeren hava moleküllerini çekiyoruz ciğerlerimize.
Yurdun pek çok yerinde ısınma ve enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılan temel kaynak kömür olduğundan, kış döneminde hava kirliliği değerleri her zaman yükselmiştir. Tabii kışın artan araç sayısı ve enerji ihtiyacı gibi kalemlerde eklenince, atmosfer şenleniyor. İçinde ne ararsanız mevcut olan bir hale geliyor. Havanın kalitesi azalıyor kış mevsiminde. Üstelik kışın daha kuvvetli rüzgarlar yaşanması, daha sık yağış oluşmasına rağmen, kirlilik kısa süre içinde tehlikeli boyutlara ulaşabiliyor.
HASTALIKLARA DAVET
Normal şartlarda tertemiz bir atmosfer olduğunu düşünün. Zor bunu hayal etmek biliyorum ama bir deneyin... Hava kalitesinin oldukça yüksek olduğu durumda bile kış şartlarında, soluduğumuz havayı ısıtmamız gerektiğinden yine de burnumuz tıkanır ve biz yine hasta olurduk. Çünkü burun soluduğu havayı ısıtmak için kılcal damarlara daha çok kan pompalamaya başlayınca, burun tıkanıyor ve bizde haliyle ağız yoluyla solunum yapmaya başlıyoruz. İşin doğası böylelikle bozulmaya başlıyor işte. Ağızdan alınan her nefes, filtrelenmeden, ısınmadan ciğerlere doğru ilerlediğinden, boğazda tahriş, öksürük, nefes darlığı olarak bize geri dönüyor. Astım, sinüzit, faranjit ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarının artması da cabası. Kış mevsiminde kullanılan kalitesiz kömür, enerji seviyesi düşük kömürlerin kullanılması, solunum yolu hastalıklarına, çocuk astımlıların sayısının artmasına sebep oluyor.
MİGREN ATAKLARINI ARTIRIYOR
Dünya Sağlık Örgütü, her yıl iki milyon kişinin, soludukları kirli havada bulunan partiküller nedeniyle yaşamlarını yitirdiğini tespit etmiş. Yapılan projeksiyonlar bu sayının her geçen gün artacağını gösteriyor.
Sadece solunum yolu hastalıkları değil kışın yaşadığımız sağlık sorunları. Soğuk havada ve atmosferik partiküllerin fazla olduğu atmosferde kalp krizi riskinin de yüksek olduğu yapılan bilimsel araştırmalarla destekleniyor. Soğuk ve kirli atmosfer, tabii ki şeker, sigara ya da yüksek tansiyon kadar olmasa da kalp krizini tetikliyor. Benzer şekilde baş ağrıları ve migren de kış şartlarından pek olumlu etkilenmiyor. Kışın hakim rüzgar yönü olan lodos baş ağrılarını artırırken soğuk hava migren hastalarının ataklarının sıklaşmasına neden oluyor.
“Zemheride kar yağmadan kan yağması iyi” derler eskiler ama kar yağışı oluşumu sırasında gizli ısı açığa çıktığından ve sıcaklığı artırdığından, sağlığımız için dikkat edildiği durumlarda daha avantajlı bile olabilir. Sonuçta aşırı soğuklar ve kışın artan atmosferik kirlilik bizi hasta ediyor. Korunmanın yoluysa aslında basit önlemlerden ibaret. Soğuk havada siz siz olun, bere ve atkı kullanın, sabah banyo yapıp dışarı çıkmayın, rüzgara direkt maruz kalmayın, saç kurutma makinesini ne soğuk ne de çok sıcak olacak şekilde ayarlayın, kafanıza jöle benzeri şekillendiriciler sürmeyin. Yoksa soğuğu olduğundan çok daha fazla hisseder, üşütür, hasta olursunuz, bu da yetmezmiş gibi adınız zemheri zürafasına çıkabilir, demedi demeyin!