Şişmanlık ya da obezitenin şeker hastalığından, kalp ve damar hastalıklarına ve kansere kadar çeşitli hastalıkların başlıca etkenlerinden biri olduğu artık ayrıntılı bilimsel araştırmalar ile de net şekilde ortaya konuluyor. Dolayısıyla zayıflama arzusu sadece fit, imrenilen bir beden yapısına kavuşma isteğinin ötesinde sağlıklı bir yaşamın önkoşulu. Bu bakımdan her yıl çeşit çeşit zayıflama diyetleri, egzersizleri, ürünleri, ilaçları, cerrahi yaklaşımlar en popüler uygulamalar olarak milyarlarca dolarlık pazar oluşturuyor.
Yürütülen araştırmalar bitki bileşenleri arasında özellikle flavonoitler ve fenolik asitlerin zayıflatıcı (antiobesite) etkilerinin bulunduğunu ortaya koyuyor. Ülkemizde “bamya çiçeği” olarak adlandırılan bilimsel adı ile Hibiscus Sabdariffa aslında bildiğimiz “bamya” ile aynı değil. Afrika’da Senegal ve Sudan’da yetişen aynı aileden başka bir akrabasının kırmızı çanak yaprakları. Bu nedenle doğrusu “Karabamya” ya da “Afrika Bamyası” denilmesi daha doğru. Karabamya çiçeği çay gibi içeceklerin yanı sıra reçeller, şekerlemelere kırmızı renk vermesi için ülkemizde de sık olarak besin endüstrisinde doğal renklendirici ve antioksidan olarak yararlanılıyor. Afrika’da halk arasında şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları tedavisinde kullanıldığı biliniyor ve yürütülen bilimsel araştırmalar da bu etkilerini doğruluyor.
Bitkinin çanak yapraklarının kırmızı rengini veren antisiyaninlerin (hibiskin, gosipisiyanin, siyanidin diglikozit, delfinisin) yanı sıra organik asitler (hidroksisitrik asit, hibiskus asidi), fenolik asitler (klorojenik, elajik, protokateşuik, kafeik asitler) ve diğer flavonoitlerin (kersetin, luteolin, hibissitrin) zayıflatıcı etkiden sorumlu bileşenler olduğu bildiriliyor.
Yürütülen araştırmalarda Karabamya çiçeğinin kan şekeri, kan lipit değerleri üzerinde etkinliği gerek deney hayvanları ve gerekse insanlar üzerinde kanıtlanmış. Karabamya çiçeği çayı ile beslenen obez farelerde kilo verdirdiği gözlemlenmiş. Yüksek yağ içerikli şişmanlatma diyeti verilen ve hareketi kısıtlanan farelerde (bol abur cubur yiyip yürümeyi sevmeyen insanlara benzer) Karabamya çiçeğinin yine çayı uygulandığında adipoz yağ dokusu depolanmasını azalttığı ve karaciğerde yağlanmayı önlediği görülmüş (etki şekli PPAR-gama eksprezyonunu baskılayarak ve mitojenle aktive olan protein kinaz yolağı üzerinden yağ hücresi üretimini azaltır). Bir başka çalışmada Karabamya çiçeği alkollü özütü uygulanan sıçanlarda kan şekeri ve lipit değerlerinin [trigliserit, kötü kolesterol (LDL)] düştüğü bildiriliyor. Yine sıçanlarda yüksek früktoz ve yağ içerikli enerji diyeti uygulandığında Karabamya çiçeğinin hem sulu hem de alkollü özütlerinin hayvanların kilo almasını önlediği tespit edilmiş.
İnsanlar üzerinde yürütülen çalışmalar da Karabamya çiçeğinin çayının etkinliğini ortaya koyuyor. Yağlı karaciğer hastası (steatoz) kişilere 3 ay boyunca günde 1 gram Karabamya çiçeğinin sulu özütü verildiğinde vücut ağırlığında azalma, serbest yağ asitlerinin kan değerlerinde düşme ve karaciğer yağlanmasında düzelme sağlanabildiği bildiriliyor. Tabi sadece sulu özüt tüketmek zorunda değilsiniz, kuru bitki toz edilerek de kullanılabilir. Günümüzde önemli bir sağlık sorunu olarak bilinen metabolik sendrom hastalarında bir ay süre ile günde 100 miligram Karabamya çiçeği tozu verilmesi ile kan şekeri ve total kolesterol seviyelerini düşürdüğü, iyi kolesterol (HDL) seviyesini ise kontrol grubuna göre artırdığı görülmüş.
Hiç şüphesiz Karabamya çiçeğinin “zayıflatacak diye” aşırı miktarda tüketilmesi düşünülmemeli. Günlük normal diyetinize kalitesine güvenilir Karabamya çiçeğinden çay hazırlayıp günde 2-3 bardak içerek sağlığınıza katkı sağlaması uygun olacaktır. Ama sadece Karabamya çiçeği çayı içerek zayıflanabileceğini düşünmek yanlış olur.