Türkiye’nin güney sınırı boyunca uzanan Suriye, sorun ve risk kaynağı...
Şimdiye dek bu kaosa Türkiye’nin dirençli durması ve etkilenmemesi, Türkiye’nin başarısı. Daha önce de yazdık, başka bir ülkenin sınırında bu kadar risk yaşansa, o ülke yere yapışırdı...
Bu sorunun kontrolden çıkıp Türkiye’yi sarsacak boyuta gelmesi, hâlâ mümkün. Bunun şimdiye dek olmaması, bundan sonra olmayacağına da garanti değil. 22 aydır süren bu istikrarsızlık ve kaos kaynağının artık durdurulması gerekiyor. Bir 22 ay daha bu durum süremez.
Suriye, küresel oyuncuların bilardo masasına döndü. Herkes hangi topa vurursa, ne olacağını kestirmeye bakıyor. Ancak ıstakayı alıp topa vuran yok. Herkes durmuş, seyrediyor ve trajedinin boyutları tırmanıyor.
Obama yönetiminin seçim sürecinde -yeni bir sorun istemediğini- ve seçime dek Suriye’ye taraf olmaktan kaçınacağını yazdık. Seçim oldu, bitti, yeni Obama yönetimi geçen hafta işbaşına geçti. Ancak yeni Obama yönetiminin Suriye konusunda aktif rol alacağını ya da liderlik yapacağını gösteren bir işaret yok. Obama’nın Dışişleri ve Savunma bakanlarının Kongre’den onay alması gerekiyor. Bu oturumlar başladı, ancak bu oturumlar ve son Obama demeçleri -yeni ve alışılmadık bir ABD- izlenimi veriyor... Henüz siyaset şekillenmiş değil. Daha atamalar kesinleşmedi, yeni kadrolar kurulmadı. Ancak Başkomutan Obama, Suriye konusunda ‘tereddüt’ ediyor... Bu iyi işaret değil.
Obama’ya önceki gün yayınlanan demeçte Suriye soruluyor. Başkan soruya başka sorularla karşılık veriyor:
-Suriye’de bir fark yaratabilir miyiz?
-Askeri müdahale bir etki yapar mı?
-Müdahale, Afganistan’daki birliklerimize destek yeteneğimizi etkiler mi?
-Biz taraf olduktan sonra arazide neler olur?
-Bizim taraf olmamız daha kötü şiddeti ve kimyasal silah kullanımını başlatır mı?
-Esad sonrası istikrarlı bir rejimi ne sağlar?
-Ve Suriye’de öldürülen onbinlerle şu an Kongo’da öldürülen onbinleri nasıl kıyaslanmalı?
Bu soruların hepsi haklı sorular. Ancak bu soruların hepsine cevap bulana kadar Suriye’de canlı kimse kalmayacak. Bu sorulara Libya’da ya da halen Mali’de cevap bulunduğunu da herhalde kimse söyleyemez. Kimse ABD’den kendisi adına savaşa girmesini istemiyor. ABD’den istenen ve beklenen, liderlik göstermesi ve tutarlı olması... Zaten ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük sorunu, tutarsızlık ve çifte standart gölgelerinden çıkamaması. Kamuoyu anketleri bunu gösteriyor.
Şimdi yeni dışişleri bakanı Kerry’nin atanması bekleniyor. Kerry ilk atanma oturumunda -ABD dış politikası insansız hava araçları (ile saldırı) ya da asker konuşlandırmadan ibaret değildir- dedi.. Bu ifade cesur ve yeni bir ileri standardın habercisiyse, olumlu. Ancak sözün ve diplomasinin bittiği yerde ne yapacağız? Şam rejiminin en az bir kez kimyasal silah kullandığı anlaşılıyor. Kimyasal konusunda kırmızı çizgiler kuruldu, atılıp tutuldu... Şimdi ise tutarsızlık işaretleri var.
Rusya’nın durumu daha parlak değil. Rusya adım adım zemin kaybediyor. ‘Beşar’ın iktidarda kalma ihtimalinin en aza indiğini’ kabul ettiler. Ama sonra bahaneler sürüyor. Rusya’nın Suriye önermeleri hep yarım doğru... ‘Herkes, ABD dahil masaya otursun, konuşulsun’ diyor. Ama ‘Beşar gitsin- demekle olmaz’ diyor. Rusya Başbakanı Medvedev ‘Beşar’ın da Kaddafi gibi ölürülmesi ya da Mübarek gibi sedyeyle mahkemeye taşınmasını istemiyoruz’ dedi...
Peki ne yapalım? Önce Suriye’yi çözelim. Beşar’ın ölümü ya da yargılanması istenmiyorsa, gitsin istediği yerde otursun... Ayrıca devrilmiş rejimin yargılaması olmaz. Mübarek de sınırdışı bir yerde otursun. Mısır’ın kaybolan on yıllarını ve servetini Mübarek’i yargılayarak geri getiremezsiniz. Sonra Kongo’da can kaybı varsa, Kongo’ya da bakalım. Mali’ye müdahale ediliyorsa, Kongo’ya da edilir... Günümüz sorunlarının çoğunun, küresel güçlerin piyon vuruşturmalarından kaynaklandığı görülür. Yoksa bu sorunları çözmek için diplomasiden ya da lazımsa askeri güçten ya da paradan yana bir sıkıntı yok. Yeter ki adil olunsun. Yeter ki tutarlı olunsun.
twitter.com/selimatalayny