Garip olaylar konvoyu. Şaşırmıyor olmaktan yorulduğumuz günler. Bunu bir yerden hatırlıyoruz diyeceğimiz artçı hayretler. Yalnız kalmak kafa dinlemek değil artık ,vesvese bayramı. Dert anlatacaklarımız daha dertli, sevinç paylaşacaklarımız umarsız. Dünya kendine, insan evine dönüyor. Hani demiştim ya "insan insanın bahçe katıdır" o muhabbetler de bu durumda nal topluyor.
Siyasi nefret, kadavrası olan ölü muhabbet. Üzerinde tepinip duruyorlar. Yılın ilk günü zamların ilanına kim sevindi. Zam "ansız" olduğunu oluk oluk yazsak da manayı yakalamada kuraklık çekiyoruz.
Ekonomik durumun iyiye gitmediğini söyleyenlere hak veriyorum lakin bu günleri de atlatacağız diyen insanların neden linç yediğini anlayamıyorum.
Linç bağışıklığımızın sağlam evet adalet ve hakkaniyet en güçlü antikor.
Hayat pahalılığından dert yanan vatandaşa hak veriyorum lakin bunun yanında hayatı pahasına bu topraklara çekilen her türlü operasyonun karşısında durduğunu söyleyenler neden aşağılanıyor anlamış değilim.
Ünlü olmakla sanatçı olmak arasındaki farkı hakkaniyet zirvesine çıkarmış sanatçı Ahmet Özhan'a "Gerekirse yediğimiz ekmeği yarıya düşüreceğiz" dediği için saldırmak, hakikati görmekten daha konforlu öyle değil mi?
Ekmeği yarıya düşürmeyin ama bu toprakları tam sevin.
En başından beri yazıyorum "Porsiyon tavsiyesi yapmayın, hakikat takviyesi yapın".
Bizler Hz. Ömer'in dağlara buğday serpin dediği adalete ve hakikate iman ediyoruz. Dağları buğdaysız bırakamayız. Bir sıkıntı olduğu çok aşikar lakin bunu atlatacağımızı söyleyen devlete ve liderine inanıyor sonsuz destekliyorum.
Dağları buğdaysız bırakmama derdinde merhametinde olan bir lidere sonsuz güvenme hakkımı kullanıyorum.
"Simiti yarım al, köfteye uzaktan bak" demek gibi midenize girecek olanın mühendisliğine soyunmaları ne kadar sakilse, bugünleri atlatacağız diyen insanlara cüssesi kadar hakaret etmeleri de o kadar leş.