Terörü bitirmek iki türlü algılanıyor. Birisi bir kötülüğün ortadan kalkması diğeri zafer kazanmak. Halkımız zafer kazanmaya yatkındır. Bu nedenle her çözümün bir zafer olduğu söylenir. Mesela Birinci Dünya Savaşı bizim eşsiz zaferlerimizin ortamı olarak algılanır. Topraklarımızın üçte ikisini kaybetmek, şehitlerimizin ve esir verdiklerimizin çokluğu konuşulmaz.
Terörle mücadelede benim için önemli olan zafer değil çözümdür. Zafer yenilginin tek alternatifi değildir. Eğer mücadelede zafer yenilgiden fazla kaybettirirse bunu arzulamamak gerekir. Mücadele ettiğimiz halkımızın bir bölümüdür ve yaptıkları büyük bir kusurdur. Bazı taleplerinin haklı olması yapılanları meşru hale getirmez. Hükümetin tavrı çok olumludur. Varılan noktayı bir zafer saymak yerine çözüm demektedir. Bazı çevreler, yani iktidarın Sorunu çözmesini, Türkiye’nin bu sorundan kurtulmasını istemeyen çevreler bunu bir yenilgi saymaktadır. Karşımızdakiler halkımızın bir parçasıdır ve kusur işlemekteler. Büyükler bu sorunların kalkmasını ve halkın suç işleyen tarafını küçük düşürmek yerine evlatlara gösterilen iyi niyeti sağlar.
***
Bundan sonra yapılacak şey bu konuda taraf olanların nasıl bir politika izleyeceğidir. Bu durum Kürtlerle sınırlı değildir. Onları kendi hedefleri için kullananlar buna devam edecektir. İlginç bir durum var ve bunun etkilerini incelememiz gerekir. Ülkeyi terk eden militanların silahlarını bırakmaları konusunda uzlaşma sağlanmış görünüyor. Eğer silahları bırakmadan gitseler de bu bizim aleyhimize olmaz. Silah tek başına işe yaramaz bir de kullanıcıya ihtiyaç vardır. Bu silahı kullananların oldukları yer de anlamlıdır. Silahlarıyla beraber gitseler bile onları kabul eden taraf zaten silahsızlandırırdı. Şimdi onlar için bu militanlara silah vermek sorun değildir. Ancak bu militanların pazarlık gücü azalmıştır. Kendilerini kabul eden gücün istediğini yaparlar. Üstelik Türkiye silahlarını aldığı için husumet duyarlar ve karşı taraf bunları bize karşı da kullanabilir.
Yapacağımız şey bölge üzerinde etkili olmak isteyen güçlerin hangisinin tarafında olacağımızdır. Bölgede etkisini kaybeden Avrupa ve etkili olmak isteyen Çin tarafında mı yoksa ABD Rusya ekseninde mi olacağız? Avrupa Türkiye’nin bir güç olması yerine ekip biçeceği bir tarla olmasını ister. Ancak Avrupa içinde rekabet eden güçler Türkiye’yi kendi yanlarında isterler.
Ama taraflardan birinin yanında olduklarında, Türkiye’nin bir güç odağı olmasına razı olurlar.
Dikkat etmemiz gereken konu Kürtlerin bir bütün halinde bir gücün kontrolüne geçmesidir. Bunlar Türkiye’nin etrafında toplanırlarsa aşina oldukları bir ortamda yaşarlar ve onlar bizimle birlikte olurlarsa sadece çalışan insan statüsünü aşıp ekonomi ve diğer alanlarda ön plana çıkmasının önü açılır.
Önümüzdeki günler bölgede çatışmalar olması olasılığını yükseltmektedir. Bu durumda Kürtlerin mi yoksa onunla savaşan gücün mü yanında olacağız. Eğer Kürtleri korursak muhalefet bizi onların esiri bile sayabilirler. Türkiye’de siyaseti iktidarı düşürmek olarak anlamak yerine ülkenin sorunlarına çözüm üretmek ve gelişmeler iktidara yarasa bile kendi çıkarımızı değil ülkenin sorunlarından kurtulmasını sağlamak olarak anlamak gerekir.