Memleketin aydınları... Envai çeşit haldeler. Kiminin gönlü kırık. Kiminin inancı. Kiminin sırf Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor diye ülkesine inancı ve güveni kalmamış. Kimi bir felakete sürüklenmekte olduğumuza cidden inanıyor. Kimi, sanki dün kendisi yönetiyormuş da bugün bu imkanı elinden kaçırmış gibi, ‘Türkiye’yi kim yönetecek’ sendromuna yakalanmış.
Kimi, iktidar kaybına uğramış olanların arasına karışıp gitmiş..
Kimi, sağlığı elveriyor ve Gezi’ye şuraya buraya çıkabiliyorsa çıkıyor, çıkamıyorsa, kendini İspanya İç savaşında sanıp patenti, Dolores İberruri’ye ait NON PASARAN-Geçemeyecekler’ başlıklı yazılar yazıyor.
İktidar kaybı medeniyet kaybı gibidir. Ve medeniyet kaybı ile Asberger Sendromu arasında aşılmaz duvarlar yoktur maalesef. Bu sendroma yakalanan bir çocuğa ‘Bugün nasılsın’ diye sorulduğunda, hastalıktan müzdarip çocuk, her şeyi bilgiyle, ama salt bilgiyle ölçtüğü ve hep şüphe içinde yaşadığı için, ‘Bunu neden öğrenmek istiyorsun?’ diye cevap verirmiş. Aydınlarımızın bazılarında her şeyden şüphe etmek, memleketin hayrına yorumlanacak-kardeş kanının akmasını durduran çözüm süreci gibi- olay ve gelişmelere bile kuşkuyla bakmak hastalığı epey zamandır, bu hastalığa yakalananlara nefes aldırmıyor!
Hayatları cehenneme dönüştü!
Allah kimseyi bu hallere düşürmesin!
Geçen hafta bu acınası halleri anlatan bir haber ve bir yazı okudum.
Yazıyı, vaktiyle yönettiği gazetede ‘günün anlam önem ve sorumluluklarına’ uygun manşetler atarak önce Ahmet Kaya’yı sonra Hrant Dink’i ölüme yollayan sürece katkılarıyla maruf biri yazmış..Bir zamanlar nehir kıyısına çekilip, yalnızlığını anlatır dururdu.
Son yazısı ise, bu yalnızlığın sona erdiğini müjdeleyen ifadelerle doluydu. Derin bir muhasebe sezilmiyor da değildi doğrusu.
Bir yaş günü partisinde bir araya gelinmiş..
Bir zamanlar işten atılan, ve işten atan gazeteci ile, ‘Bu sorunu çözerse Erdoğan çözer ‘ dediği için, Leyla Zana’ya, Kürt mahallesinde ayar çeken, Kürt liderlerle otobüslerin üstüne çıkıp zafer işaretleri yapan gazeteci de oradaymış!
‘Esat’ın katliamlarını değil de, katliam görüntülerinin bütün dünyaya yayılmasının zamanlamasını manidar bulan yazar ile, ‘Türkiye çok kötü durumda, ama zaten eskiden de böyleydi, değişen bir şey yok’ diyen bol ödüllü yazarımız da oradaymış!
Şu günlerde ‘yetti artık’ diyen albayların, binbaşıların kendi aralarında toplaşmakta olduklarından emin akademisyen de oradaymış!
İşini kaybettiği söylenen bir yazarın yaş gününde bir araya gelinmiş!
Nehir kıyısında yapayalnız dolaşırken birden bire kendini bu çoğul kalabalığın içinde buluveren yazar bir mutlu bir mutlu ki, kelimeleri kifayetsiz kalmış bu mutluluğu anlatmaya!. Ama o yaş günü kutlamasına katılanların birbirinden ilginç hayat hikayeleri hakkında biraz malumat sahibiyseniz aynı kumaştan dokunmuş insanlar olduklarını nihayet anlamış olmalarının bile bir şey, bir sonuç olduğuna hükmedebilir, yazarımızın bu buluşmayı engin bir coşkuyla karşılamış olmasına alkış bile tutabilirsiniz!
İçlerinde Hrant’ın Dostları etiketli kişiler de var!
Hrant’ı ölüme yollayan manşetleri attıran gazeteci, köşe yazısında, Hrant’ın dostlarını takdim ediyor birer birer!
Yüzyüze gelmişler, göz göze bakışmışlar.
Kürtçe’de ru-buru derler!
O gecede, yazarımız, gazinonun assolisti olarak, almış sazı eline, gazinoyu uzun zamandır terk etmiş ama işte bu özel gecede yeniden bir araya gelmiş, gazinonun eski müşterilerini teker teker takdim etmek ona düşmüş. Gel de Ferdi Özbeğenleri filan hatırlama:
-Ayy İsmail Beyler de burada!
-Neredeydiniz Faruk bey bunca zamandır, aşkolsun yahu! Özlettiniz kendinizi!
Şimdi de gazinoyu kendi haline bırakıp sözünü ettiğim habere döneyim izninizle.
Haberde, işini kaybetmiş insanların bir dernek kurduğu yazılı. Kurucular arasında işi gücü yerinde olan isimler de var ama. Olabilir, işi olanlar, işi olmayanları destekleyebilir. Ama dernek haberden anlaşıldığı kaderiyle işini kaybetmiş gazetecilere nasıl olacak da yeniden iş bulunacak sorunsalıyla meşgul olmaktan ziyade, 30 Mart seçimleriyle alakadar olacakmış!
Dernek mensupları Van’dan Trabzon’ a kadar hatta Diyarbakır, Hakkari’ye varıncaya kadar memleketi karış karış dolaşacakmış! İşi olmayan gazeteciler Türkiye turu yapacak, amacı bir yana bırakalım, peki finansör kim olacak acaba? Malumunuz, Türkiye turu hem de iki aya yayılacak bir zamanda, öyle altından kalkılacak bir maliyet değil? Pamuk eller kimin cebine girecek acaba? İstanbul’a bir TV programına davet edildiğimde uçak parasını firma ödüyor, bunun dışında işim düşünce, işi -gücü olan bir gazeteci olarak inanın uçak biletimi üç taksitle alıyorum. ( Pegasusu tavsiye ederim, o yapıyor bu taksitleri!) İşi olmayan gazeteciler Türkiye’yi nasıl turlayacak anlayamadım valla!
Yeni toplanma alanı ‘gazinoyu’ ve müşterilerini anlatan yazar acaba bu gezilere davet edilir mi, patronu bu gezileri finanse eder mi, bunu bilmiyorum.
Ama yukarda sözünü ettiğim yazıyı yazan iş-güç sahibi gazeteci, İşini Kaybeden Gazeteciler Derneğinin onursal başkanının yaş gününe davet edildiğine göre bu geziye de davet edilir muhtemelen.
Desteğin her türlüsü makbuldür ne de olsa!
Nehrin kıyısındaki adam, heyete katılırsa, kafleyi Diyarbakır ve Hakkari’ye götürecek otobüsün üstüne de ‘Türkiye Türklerindir’ logosu / pek yakışır doğrusu!