Bu yazı yüz yüze seçim çalışması ile ilginci beşinci yazım olacak. 1 Kasım seçimlerinde yüz yüze seçim çalışmasının seçimin kaderini belirleyebilecek düzeyde önem kazandığını düşünüyorum. Bu yazıda yüz yüze seçim çalışması yaparken seçmene yönelik dikkat edilebilecek dört ilkeden bahsedeceğim.
Hangi seçmeni ikna etmeye çalışmalı?
AK Parti açısından 1 Kasım seçiminde yüz yüze seçim çalışmasında dört seçmen grubu hedef kitleyi oluşturuyordu. İlk ilke bu hedef kitlenin içinden de özel emek verilecek kişileri bulabilmektir. Bu grup içinden yeni seçimde mutlak evet demeye karar vermiş olanlara teşekkür edip, sadece seçim günü sandığa gitmesinden emin olunacak şekilde emek vermek yeterlidir. Mutlak hayır pozisyonunda olanlara daha fazla emek vermeye gerek yoktur. Esas emek bu iki ucun arasındaki seçmen grubuna verilmelidir. Yani amaç ikna edilebilir seçmeni arayıp bulmak ve ona yönelik seçim çalışması yapmaktır.
Aynı mesajın tekrarlanması
Seçim çalışmalarında ikna edilecek hedef seçmene ulaşıldığında, belirlenmiş mesajların o kişiye tekrar tekrar iletilmesi temel meseledir. Karşımızdaki kişi açıkça rahatsız olduğunu ifade etmedikçe, çok sayıda seçim ziyareti ve seçim muhabbeti yapılabilir. Çoklu ziyaret ve mesajın tekrar tekrar aktarımı insani ilişkinin gücü ile birleştiğinde ikna edici bir hal açığa çıkarabilir.
Hedef seçmene özelleştirilmiş strateji
Seçim çalışmasının ikna açısından en etkili hali karşımızdaki seçmene özelleştirilmiş bir seçim çalışması yapmaktır. Nasıl psikoterapilerde genel psikoterapi protokolleri var olmasına rağmen, karşımızdaki kişiye özelleştirilmiş bir yol izlenirse, seçmen için de aynı şey yapılabilir. Karşımızdaki kişi analiz edilip, “bu kişiyi ikna etmenin en etkili yolu nedir” sorusu sorulur. Bazen cevap o kişiyi ancak şu kişi ikna eder olabilir. O zaman o kişi devreye sokulur. Başka birinde tekrarlayıcı seçim ziyareti cevap olabilir. O zaman da o kişiye tekrar tekrar gidilir.
Seçmene karşı doğru tutum
Seçim çalışması sırasında seçmenle kurulacak ilişkinin sağlıklı ve insani bir ilişki olmasına dikkat etmek gerekir. Üç tutum özellikle önem kazanır. Bunlar; şükran duygusunu iletmek, akıl veren yerine az konuşup dinleyen olmak ve saygılı tutum içinde kalmaktır.
Seçim çalışmasında seçmenden değerli bir şey istenir. Bir kişinin bir partiye oy vermesi “onaylamak” anlamına gelir. Oy vermek kişinin kimliği, değerleri, düşünme biçimi, duyguları ile derinden ilgilidir. Nasıl birisi bize onun için değerli olduğunu düşündüğü şeyi verdiğinde şükran duygusunun oluşması beklenirse, oyunu size verecek seçmene de şükran duygusunu iletmek gerekir.
İkna için çok konuşmak gerekmez. Az konuşup dinlemek daha önemli bir beceridir. İkna edici olan o kişi ile kurulan insani ilişkinin kendisidir. Bu sebeple de seçmeni değerli hissettiren onu dinlemektir. Çoğu zaman yüz yüze seçim çalışmasında ikna için etkili olan şey kurduğunuz duygusallıktır. İnsanlar rasyonel oldukları kadar, belki de daha fazla, duygusaldır. Oy verme kararı büyük oranda duygular üzerinden yürür. Bu sebeple havalı konuşmalar yapmak yerine karşımızdaki insanla duygusal bağ kurmak daha önemlidir.
Seçmenler seçim dönemlerinde siyasal ve sosyal konuları yoğun bir duygusallıkla tartışma eğilimindedir. Bu sebeple de moral bozucu çatışma hallerinin ortaya çıkması nadir değildir. Diyaloğun kırıcı tartışmaya döndüğünde yapılması gereken ya konuyu değiştirmek ya da muhabbete ara vermektir. Amaç tartışmada kazanmak değil oy almaktır. Seçmene saygı içinde kalmak vazgeçilmez bir ilkedir.