Geleneği bozmuyor, her yılın bu döneminde paylaştığım yazıyı yine köşeme koyuyorum ufak tefek değişikliklerle. Bugünlerde sıkça “Beşiktaş bir tutumdur, bir yaşam biçimidir” deyip duruyorum kendime, “İster Feda zamanı olsun, ister Vefa ya da Veda zamanı, hepsinde yankılanıp duran budur, başka bir şey değil.” Geçelim yazıya:
Yarın Vedat Okyar’ın 3. ölüm yıldönümü. Pazar günü Yusuf Tunaoğlu’nu, Pazartesi de Cenk Koray’ı yitirişimizin üzerinden 12 yıl geçmiş olacak. Salı günü ise yönetici Şan Ökten’e vedamız çeyrek yüzyılı doldurmuş olacak. Ne kara bir takvim Beşiktaş için.
Herkese kendi çocukluk dönemi pek anlamlı gelir. Çocukluk anıları büyülü bir hal alır. Uzaklaşan geçmiş parıldar inadına. Varsın, öyle olsun. Çocukken Vedat’ı da Yusuf’u da Beşiktaş formasıyla izlemiş olmanın hazzını anlatmaktan yüz çeviremem. “Şanslı bir kuşaktanım ben” diye böbürlenip dururum.
73-74 sezonunun başlarında, henüz 7 yaşındayken, ilk kez izleme fırsatını buldum Vedat Okyar’ı. 76’ya kadar epeyce maçını izlemişimdir. Yusuf’u 75-76’da, Beşiktaş’taki son sezonunda yalnızca 2 kez görebildim sahada. Ama 66 ve 67’nin şampiyonlukları o kadar çok anlatılmış, o kadar çok Yusuf öyküsü dinlemiştim ki onu sahada görmek baş dönmesine benzer bir şeydi.
“Maradona’dan daha iyiydin be Yusuf!” demekten yorulmadım bugüne kadar. Yarın da aynı şeyi söylerim. Benim çocukluk kahramanlarım Yusuf’la George Best’tir. Cruyff’la Beckenbauer arkadan gelir. Futbolun bu iki “bıçkın” çocuğu aynı yıl, 46’da doğdular. 60’lı yılların bütün sıradışılığını üstlerinde taşıdılar. Uslanmadılar. Tutunamadılar. Eskilerin deyişiyle, “top cambazı”ydı ikisi de. İnsana futbolu sevdiren oyunculardı. Böyleleri, tıpkı Maradona gibi, kendilerine de çalım atmadan duramaz. Kuzey İrlandalı George Best de fazla bekletmedi Yusuf’u, 2005’te çekip gitti aramızdan. Bugün Belfast’ta yatıyor. Bir de ne zaman eski bir maçının görüntülerine denk gelsem, aynı sevecen gözlerle izlediğim Paul Gascoigne vardır. “Vazgeçilmez serserilerim”den biridir o da.
Yusuf’un George Best’le buluşturduğum “asi ruhu” iyiydi ya, Beşiktaşlı olmanın bütün inceliklerini üzerinde toplayan kişi de Vedat Okyar’dı. Yorumculuğu bile bir başka güzeldi. Üzerine titrerdi futbolcu kardeşlerinin. “Senin temiz yüreğinle, Beşiktaş aşkınla yarışılır mı be Vedat Kaptan!” demekten de alıkoyamıyorum kendimi. Özledik, özlüyoruz ikinizi de.
Beşiktaş düzlüğe çıksın hele, bu sezon forma şansı düştükçe Muhammed’i Yusuf, Necip’i Vedat Kaptan niyetine izleyeceğim. Uykumda George Best’le Yusuf’u Belfast’ta bir araya getireceğim. Belfast’tan Şeref Bey’e uzanan bir yol düşleyeceğim. Basın Sözcüsü Cenk Koray mikrofonlara uzanacak, tribünlerde “Optik”in gölgesi dolaşacak, herkes bir ağız başlayacak: “Yağmurlu bir günde görmüştüm seni, üstünde çubuklu formalar vardı...” Ölümle yaşamı ayıran çizgide Vedat’ın pasına Yusuf voleyi çakacak!