Size de öyle oluyor mu bilmem: Ne zaman ülkenin en önemli derdiyle ilgili olumlu gelişmeler yaşanmaya, çözüm umudu artmaya başlarsa, dert yüzünden zaten çırpınan yüreğimde çarpıntılar had safhaya çıkıyor.
Çözüm isteyen her bir kişiye karşılık en az bir misli çözüm istemeyen var çünkü... Böyle olduğu için de, çözüm istemeyen kimler, hangi çevreler, örgütler ve devletler varsa, derhal devreye girip iyiyi kötüye, umudu umutsuzluğa dönüştürmeyi biliyorlar.
Geçenlerde, kerli ferli biri, isim de vererek, “O ülkeyle bu konuda el sıkışmadan terörün sonu gelmez” deyiverdi.
Keşke sorunun tarafları dış odakların iğvalarına gelmeyip onları hayal kırıklığına uğratacak biçimde davranabilse. Kendi çıkarlarının ülkenin istikrarında yattığını, demokrasi içerisinde hak aramanın ve hakkını elde etmenin daha onurlu olduğunu görebilse sorunun tarafları, kulaklarını dış seslere tıkayarak hayırlı sonuca ulaşırlar...
Yine de son gelişmelere bakıp o kadar sevindirik olmamak lâzım.
Bu uyarımın sebebi, içeride de çözümü istemeyecek çevrelerin varlığını hissettirmeleri... Sorunun tarafı görünen, en kritik dönemlerde “Çözüm, çözüm” diye bastıran, bu yolda cefalara da katlanan kişiler ve örgütler de, kendilerini ‘önemsiz’ kılacak gelişmeden menun olmayabilir, bu yüzden engel çıkartabilirler.
Terörün bir an için gündemden düştüğünü, silâhların teslim edilip dağların boşaldığını düşünelim... Türkiye terör açısından İsviçre gibi kimsenin eylem yapmayı aklından bile geçirmediği bir istikrar âbidesine dönüşsün... Ekonomik performansı ‘pekiyi’ olduğu halde sırf terör var diye ‘orta’ ile yetinmek zorunda kalan Türkiye’ye global ilgi daha da artsın ve yatırımlar öncelikle terör yüzünden el değmemiş Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya aksın...
Rüya gibi bir senaryo, değil mi? Çocuklarını dağa kaptırmış ya da hangi kör kurşuna hedef olacağı endişesi taşıyan anne-babaların omuzlarından büyük bir yükün kalkmasıyla kazanılan kendine güveni de bu senaryoya ekleyin...
Hayır eklemeyin, çünkü böyle bir sonucu doğurması mukadder gelişmeyi engellemek isteyeceklerin sayısını da artırmış olursunuz... Dağlarda dolaşıp daha 25 yaşına gelmeden ölümün soğuk yüzüyle tanışması kaçınılmaz olan gençlerin varlığından güç alan kimler çözüm başarılırsa sıradanlaşacak düşündünüz mü?
Elinde silâh poz veren, ya da silâh tutmadığı halde dağdakilerle ilişkileri sayesinde adam yerine konulan, farklı devletlerin temsilcileriyle gazetecileri kabul eden, görüş açıklayan...
Örgüt ilişkisini kullanarak iş çeviren, para toplayan, elde edilmiş kaynakları harcayan...
Tek seçici tarafından kendisi işaret edildiği için bir yerlere gelen...
Daha daha niceleri...
‘Çözüm’ dendiğinde ve o yolda sağlıklı adımlar atılmaya başlandığında mutlu olacaklar mıdır dersiniz?
Yürek çarpıntımın artması bu soruya olumlu cevap verememek yüzünden... Bugüne kadar iyi niyetli her girişimin boş çıkması, verilen sözlerin tutulmaması, uzatılan ellerin yumrukla karşılanması, çözüme en yakın olunan noktanın en kanlı eylemlere davetiye çıkartması olayları bu ülkede yaşandı.
“Çarpma yüreğim”diyorum, ama yüreğim dinlemiyor...