Milli futbol takımımız Ukrayna’ya 2-0 yenilirken; gösterilen büyük tepki, maçı kaybettiğimiz için değildi. Yapabileceklerini yapamadığından da değil; yapmak istemedikleri içindi... Çaresizliğe, tükenmişliğe ve teslimiyete öfkelendik.
Basket milli takımımız yeniliyordu ama; çoğu genç sporcularımız, yüreklerini ortaya koyup ölümüne mücadele ediyorlardı. Grupta elenseydik bile, onlara kimse gıkını çıkarmayacaktı. Aksine alkış bile alacaklardı. Önemli olan, ülken için yırtınmaktı...
Nitekim, milli futbol takımımız da; gördükleri büyük tepki sonrası yaptıklarından utanmış, Hırvatistan karşısına genç basketbolcular gibi çıkmışlardı. Zafer öyle geldi...
***
Basketbol milli takımı, Letonya karşısına da bildik karakteri ile çıktı... Allah boy vermiş, üstüne bir de akıl vermiş Porzingis’li rakibimiz; NBA’li Bertans ve Timma ile şampiyonluğa koşan iddialı ve grup lideri bir ekipti.
Buna rağmen ilk periyotta neredeyse başabaş bir mücadele sergiledik. Oyun dengede gidiyordu... Fakat 2. periyodda, boş hücumlar yüzünden zor durumda kaldık. Dengesiz üçlük atışları, pota altında pisi pisine kaçan uygun fırsatlar, arada top kayıpları derken; atı alan Üsküdar’ı geçiyordu. Gene de kopmadık.
***
İyi mücadele ettik mi, elbette ettik. Fark açılır gibi olup, “Galiba maç elimizden kayıyor” dediğimiz anlarda, acayip geri dönüşler yaptık. Hatta Letonya bir ara dağılır gibi oldu. Hiç olmayacak bir şey, oyun disiplininden koptukları anlar bile oldu.
Genç takımımız, güçlü ekipler karşısında kolay teslim olmayan ve her an kafa yaracak tehditler içeren oyunuyla, gelecek için çok ciddi kazanımlar elde etti. Özgüven kazandı. Direnişimiz ve karşı koyuşumuz, bize gruptan çıkmayı sağladı. Ara sıra kazanmak değil; belli bir seri süren galibiyetler için şimdiden büyük yatırım yaptık. İyi günler bizi bekliyor. Bu takım, (Özellikle gelecekte) iyi iş yapar.
Her maçta yüreği elinde oynayan milli takımımıza, teşekkürler. Bahtınız açık olsun.