YUNANİSTAN’IN ekonomik durumu gittikçe kötüye gidiyor. Ben bu durumu iki yıl evvel görebilmiştim. Önümüzdeki dönemde Yunan siyasetçileri halkını kemer sıkmaya ikna edemezse, işsizlik ve anarşi, milli gelir düzeyini yüzde onlar civarında aşağıya çeker. Yunanistan’ın abartılı Eurostat standartlarına göre beklenen fert başına 2500 usd (satın alma gücü paritesi SGP ) gelir, halen dünya ortalamasının çok üzerinde. Benim tahminime göre Yunanistan’ın fert başına milli geliri 19-20 bin civarında.
Bizdeki durum fert başına (SGP)ile 15.000 dolar olarak veriliyor, bu rakam da düşük. Doğru rakam 17-18 bin dolardır. Henüz Eurostat standardında Milli Gelir hesap edemiyor, on yıldan eski girdi çıktı tablosu kullanıyor, eskimiş fiyat endekslerini hesaplara dahil ediyoruz. Bu olumsuzluklardan dolayı doğru rakam TUİK’in ilan ettiği rakamdan yaklaşık yüzde 25 civarında daha büyük.
Yunanistan, birliğin imkanlarını alabildiğine kullandı. Tarım fonlarını adeta yağmaladı. Üretmediğini ‘ürettim’ zannıyla dağıttı. Emekliye ilave maaş, çalışana ikramiye, okul, hastane, doktor hemen hemen bedava, sanayi yok, ama mili gelir artışı almış başını gidiyor.
‘Yunanistan şimdi ne yapacak?’ derseniz, bana göre önceden üretmediği geliri, yemeğe son verip hemen kemerlerini daha da sıkacak. Eski yediklerini bugüne sayarak zor durumdan çıkacak. Bugün Yunanistan da Özel Tüketim, Gayri Safi Yurt içi hasılanın (GSYIH)’nın yüzde75’ine ulaşmış. Euro bölgesinde bu oran yüzde 58. Yani her Yunanlı, Euro bölgesindeki insanlardan yüzde 33 daha fazla harcıyor. Kaynakları verimli alanlara kaydıramayan Yunanistan, eğitime ve savunmaya ayrı ayrı yüzde 6’ya yakın kaynak ayırıyor. Öğrenime bu kadar düşük, verimi hiç olmayan silahlanmaya böyle yüksek oranda pay ayırması, onun sırtının duvara dayanmasına yol açmış.
Yunanistan’ın içinde bulunduğu acıklı durumdan ders almamız lazım. Biz de yüksek öğrenimi bedava, öğrencinin dilediği kadar öğrencilik yapabilme imkanı, hastane, doktor bedavaya yakın, savunmaya bu kadar yüksek pay (bütçede görünen pay yanıltıcı, askere maaş vermiyor, onu üretimden alıp çekiyoruz) gücümüzle orantılı olmayan silah alımı sayılabilir.
Ayrıca güney doğunun problemini bir asayiş problemi değil de askeri bir problem olarak görmeyi devam ettirmemiz yaşantımıza olumsuz baskı yaptığını unutmamak gerekir.
Halkımızın siyasi istikrarı (Yunanistan’ın aksine) sağladığı müddetçe yukarıda saydığımız hataları düzeltmemiz mümkün olur ve komşunun sürüklendiği zor duruma düşmeyiz diyorum.