Yunan siyaseti yine doğruyu söylemiyor. Eskiden de kandırmaca yaparlardı. Komşuları ve müttefikleri kandırırlardı, ya da son olaylar dizisindeki gibi yıllarca Euro Bölgesi’ni kandırmışlardı... Şimdi ise Yunan siyasi partileri Yunan seçmenine doğruyu söylemiyor... Yunanistan’da yüzde 25 oyla halen birinci parti olan sol hareket Siriza, halka doğruyu söylemiyor. Kulağa hoş gelen şeyleri söyledikleri için de oyu yükseliyor. Siriza ‘Kemer sıkma programını reddediyoruz, Euro’yu kabul ediyoruz’ diyor... Bu söylem yanlış. Birincisi olmazsa, diğeri olmaz... Kemer sıkma programı dedikleri, Yunanistan’ın borç erteleme, borç silme ve AB-IMF’den yeni para almak için altına imza attığı ekonomik program. Haaa bu program doğrudur, yanlıştır... O ayrı. Ama altına imza atılan ve karşılığında para alınan bir program var.
O programı reddedersen, Euro’da kalamazsın. O programı reddedersen, AB sana para vermez, Avrupa Merkez Bankası senin bankalarına kredi vermez ve bir sabah kasanda Euro bulamazsın. Eski Başbakan Papandreu işte bu programı Kasım’da -referanduma- götürmek istemişti de kıyamet kopmuş, Yunanistan’ın Euro’dan çıkışı fiyatlanmaya başlamıştı. Referandum lafı ile çalkantı ve baskı o kadar arttı ki, o zaman hem Papandreu istifa etmek zorunda kaldı, hem de referandum unutuldu. Şimdi seçimlerle o gecikmiş referandum yapıldı. Sonuç: -Plana, programa hayır- çıktı. Yeniden bir ay sonra seçime gidilecek ve daha büyük -Hayır- çıkacak.
Yani Siriza 1-Kendi seçmenine doğruyu söylemiyor. 2-Siriza AB’ye blöf yapıyor. Seçmen desteği ile -Çılgın siyaset- rolü oynayarak ‘Bak çılgınlık yapar, Euro’dan çıkarım. Siz de yanarsınız’ deyip, Almanya’ya ‘Aman dur tamam ne istersen veririm’ dedirtmeye çalışıyor. Günlük dilde buna şantaj denmekte. “İkisi de değil, halktan aldığımız demokratik güçle yükselen çelik irade...” tekerlemesi söylüyorlarsa, o zaman Siriza AB’yi değiştireceğini sanarak, hayal görüyor.
Peki Almanya ya da AB bu şantaja gelir mi? Şu ana dek gelmedikleri görülüyor. Başbakan Merkel, Avrupa Merkez Bankası ve diğer üst yetkililer ‘Yunanistan’a yardım ederiz’ deyip, asıl şartı hatırlatıyorlar: ‘Yunanistan da programa uymalı..’. Yunanistan’ın ise programa uymaya ne niyeti, ne de gücü var. Programa uymak demek, toplu işten çıkarmalar, düşük ücret, kırpılmış sosyal haklar, kamu ve altyapı harcamalarında düşüş, toplam yaşam standardında ciddi gerileme demek. Ve üstüne, devletin vergi toplamaya başlaması, savurganlığı bırakması, özelleştirme yapıp ekonomiden çıkması, genel ekonomiyi rekabete açması gerekiyor. Bu işler Siriza’nın slogan ve tekerlemelerle birinci parti olduğu Yunanistan’da olmaz... Hatta Siriza işi tadında bırakmayıp bu söylemde ısrar eder ve AB ile gerilimi tırmandırısa, Yunanistan normalden de çabuk dağılır.
Peki ya halk iradesi? Ya demokrasi? Demokratik tercihe saygı? Demokrasi, el alemden alınan borçla krallar gibi yaşarken unutulup, borcun ödemesi geldiğinde hatırlanan muz değildir. Yunanistan’ı onyıllardır hanedan aileleri değiş tokuşla, yönetti. Yunan siyaseti hayali dış düşmanlar yaratırken, devlet harcamaları Euro’ya girdikten sonra yani son 10 yılda yüzde 90 arttı. İşte Yunanistan’ın Euro sonrası yükselen refahının ve krallar gibi yaşamasının nedeni bu rakamda gizli. Ekonomiyi devletin harcamasıyla büyüten siyasiler sahte cennet yaratıp ulufe dağıttılar ve karşılığında seçmen oyu satın aldılar... O kamu harcamaları borçla yapıldı, ekonomik büyüme ve sahte refah o borçla sağlandı... Geri ödeme zamanı gelen, o borçtur. Şimdi -Demokrasi- deyip ödememeye çalışıyorlar. Maalesef borç ödenecek. Bu arada da olan, demokrasiye olacak. twitter.com/selimatalayny