Sight & Sound dergisi sinema tarihinin “en muhteşem / greatest” filmleri anketini yeniledi. Alfred Hitchcock’un “Vertigo”su Orson Welles’in “Yurttaş Kane”ini 50 yıl sonra tahtından indirdi. Yönetmenlerin seçtiği en iyi on film listesinin bir numarası olan “Tokyo Hikayesi” üçüncü sırada yer aldı. Ben de ıkına sıkına 10 film seçip, sonra seçimlerinden fena halde pişman olmuş katılımcılarından biriyim anketin. Hayatını sinema sevgisi üzerine kuran birinin koskoca sinema tarihinden sadece on film seçebilmesi ve “Tamam işte budur” diyebilmesi ne mümkün! Hala kıvranıyorum ve bugün sorsalar iki üç tanesi hariç başka bir liste çıkarırdım, yarın sorsalar daha başka bir tane...
***
Nick James, 1000’den fazla eleştirmen, festival programcısı, akademisyen, dağıtımcı, yazar ve sinefile anketi iletmiş. 846 kişi son katılım tarihine kadar yanıt vermiş. Ve tam 2045 değişik film adı zikredilmiş! Bunların arasından “en muhteşem”ler en fazla ortak oy alanlar arasından belirlendi.
Sıralama şöyle oldu: 1. Vertigo (Hitchcock, 1958) 191 oy / 2. Yurttaş Kane (Welles, 1941) 157 oy /3. Tokyo Hikayesi (Ozu, 1953) 107 oy / 4. Oyunun Kuralı (Renoir, 1939) 100 oy / 5. Sunrise: a Song for Two Humans (Murnau, 1927) 93 oy / 6. 2001: Uzay Macerası (Kubrick, 1968) 90 oy / 7. The Searchers (Ford, 1956) 78 oy / 8. Film Kameralı Adam (Dziga Vertov, 1929) 68 oy / 9. Jan Dark’ın Tutkusu (Dreyer, 1927) 65 oy / 10. 8½ (Fellini, 1963) 64 oy.
Nick James editörlüğünde yayınlanan Sight & Sound sinema dünyasının en iyi dergilerinden biridir. Yarım yüzyıldır düzenlediği bu ciddi anket orada burada karşımıza çıkan tuhaf sonuçlu, popülist anketlere benzemez. Nick, katılımcılara gönderdiği davet mektubunda “en muhteşem film” kavramını tanımlama hatasına düşmemişti elbette. Söz konusu olan bir sanat yapıtı olduğunda ölçütleri daraltmak mümkün değildir. “Yorumunuza bırakıyoruz. Film tarihinde en önemliler olduğunu düşündüğünüz on filmi de seçebilirsiniz başarının estetik doruklarını temsil eden on tanesini de ya da sizin sinema görüşünüzde en büyük etkiyi yaratanları da” diyordu mektupta.
Ben ilk girişimimde kabuslar gördüğüm için üstüne yattım bu talebin. Fakat Nick, meslektaştan öte bir arkadaş olunca hatrını nasıl kırarsınız? O kibar hatırlatma mektubunun yanında buradaki meslektaşlardan da “unutma” uyarıları gelmez mi! Ecel terleri dökerek ben de şu listeyi yaptım, sıra gözetmeden: Hiroşima Sevgilim (Alain Resnais), Kumpanya (Theo Angelopoulos), Film Kameralı Adam (Dziga Vertov), Csontvary (Zoltan Huszarik), Andrey Rublev (Andrey Tarkovsky), Batan Güneş (Michelangelo Antonioni), Modern Zamanlar (Charlie Chaplin), Narın Rengi (Sergey Paradjanov), Baraka (Ron Fricke), Metropolis (Fritz Lang).
***
Sight & Sound’un En Muhteşem 50 Film listesine Film Kameralı Adam 8., Andrey Ruble 26., Metropolis 35. sıradan girmiş. Buraya kadar her şey iyi de ben nasıl bir liste yapmışım böyle! Bir tek kadın yönetmenin filmini ilk ona yazamadığımın gayet bilincindeydim, ama pozitif ayrımcılığın sırası değildi...
İyi de Andrzej Wajda’nın “Kanal”ını nasıl koymamışım? Marcel Carne’nin “Cennetin Çocukları” nereye uçmuş? “Batan Güneş”i nereden çıkarmışım Antonioni’nin “Gece”si dururken? Jansco’nun “Kızıl İlahi”sini, Kieslowski’nin “Öldürme Üzerine Küçük Bir Film”ini, Kiarostami’nin “Arkadaşımın Evi Nerede?”sini kedilere mi yedirmişim? Hani bir Bela Tarr, bir Godard, bir Mizoguchi, bir Sokurov. Tsai Ming Liang ile Wong Kar Wai’nin suçu çağdaşımız olmak mı? Bir canlandırma adı yazamamış mıyım onca beğendiğim film arasından? İyi de hangisini çıkarsaydım listemden! Bu yazı basıldığında da yukarıdaki paragraf yüzünden pişmanlık içinde kıvranacağım. Kimleri saymayı unuttuğumu fark edip dehşete düşeceğim. Yükseklik korkusu / vertigo böyle bir şey!