Doğrusu son zamanlarda artan vitamin reklamları beni endişelendiriyor. Bir Akdeniz ülkesi olarak dengeli beslenen bir bireyin günlük vitamin ihtiyacını diyeti ile karşılaması beklenir. Şüphesiz daha yüksek lezzet algısı yaratmak üzere giderek rafine edilen besinlerde besleyici öğelerin ne derecede kaldığı bir soru işareti yaratıyor. Bu bakımdan insanlar –ister istemez- vitamin bazlı besin desteği ürünler ile destekleme ihtiyacı duyuyor. Peki, hiç günlük ihtiyacınızın ne kadarını diyetle alabildiğinizi sorguladınız mı? Her ihtimale karşı vitamin desteklerinin kullanılması biraz işin kolayına kaçmak oluyor. Diğer taraftan, insanlar daha yüksek miktarlarda alırsam daha etkili olur düşüncesi ile önerilen miktarların çok daha yukarısında miktarları uygulama yolunu tercih ediyor. Ancak vücudumuzun temel ihtiyaçlarından biri olan vitaminlerin yüksek miktarlarda kullanılmasının getirebileceği riskler göz ardı ediliyor. Bu yazımda B grubu vitaminlerden kısaca bahsedeceğim.
Diğer vitaminler gibi B grubu vitaminler de vücudumuzun dengeli ve düzenli çalışabilmesi için gerekli olan ve vücudumuzda sentezlenemediği için dışarıdan diyetle ve besin desteği olarak alınması gereken maddelerdir. Başlıca yedi B grubu vitamin biliniyor; tiyamin (B1), riboflavin (B2), niasin (B3), pantotenik asit (B5), piridoksin (B6), biotin (B7), folik asit (B9) ve kobalamin (B12). Bunların günlük diyetle ya da destek ürünleri ile alınabilecek ortalama miktarları ve herhangi bir olumsuz etkiye yol açmadan GEREKTİĞİNDE uygulanabilecek en üst limitleri uluslararası düzenleyici kurumlar tarafından belirlenir. Her B vitamininin başlıcası besinlerin enerjiye dönüştürülmesi olmak üzere vücuttaki rolü farklılık gösterebilmektedir. Ancak miktarlarının önerilenin üzerinde kullanılması potansiyel risk oluşturmaktadır. Mesela folik asit hamilelikte bebekte omurilik hasarının önlenmesine yönelik uygulanan önemli bir vitamindir. Ancak yüksek miktarlarda uygulanmasının bazı kanserlerin gelişim riskini artırabildiği bildirilmektedir. Niasin çok yüksek miktarlarda uygulandığında en basiti cilt kızarıklığından başlayarak serum kolesterol seviyesinde artış ve karaciğer hasarına yol açabilmektedir.
B6, B12 ve folik asit vitaminlerinin kalp-damar sistemi hastalıkları riskini artıran bir etken olarak kabul edilen yüksek homosistein seviyelerinin düşürülmesinde yardımcı olduğu ileri sürülüyor. Ancak bu etkiyi destekleyen bir araştırma sonucu bulunmamaktadır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde inme riskinde homosistein seviyesindeki azalmaya bağlı ortalama yüzde 7 gibi düşük oranda bir risk azalması sağlanabildiği görülmektedir. Diğer taraftan, folik asit yetersizliği olan bireylerde folik asit desteği verilmesi ile inme riskinde belirgin bir azalma sağlanabildiği bildirilmektedir.
Günlük B12 vitamini (100 ile 500 mikrogram) yanı sıra folik asit (400 mikrogram) uygulaması ile özellikle Omega-3 yağ asitleri ile birlikte uygulandığında, hafıza ve algılama performansında yaşa bağlı düşüşün azaltılabileceği düşünülmektedir. Ancak diğer B grubu vitaminlerin hafıza ve algılama üzerinde herhangi bir etkinliği gözlemlenmemiş. Hafıza üzerinde B6 vitamininin de B12 ve folik asit ile birlikte 1,7 miligram günlük önerilen dozlarda kullanılmasının yararlı olabileceği ileri sürülüyor. Aslında B-6 vitamininin vücudumuzda 150 kadar reaksiyonda rol oynadığı bildiriliyor. Günlük önerilen miktarı 1,7-2 miligram olmasına karşılık piyasada yaygın bir şekilde 250 veya 500 miligram gibi yüksek miktarların önerildiği görülüyor. Bu miktar Avrupa’da alınabilecek en yüksek miktar olan 25 miligram ve Amerika’da 100 miligramın kat kat üzerinde. Bu şekilde yüksek miktarlarda uygulandığında önemli sağlık risklerinin söz konusu oluşabileceği bildiriliyor; baş ağrısı, güneş ışınlarına hassasiyet artışı, bulantı, kusma, mide ekşimesi, iştah kaybı. B6 vitamini ile ilgili yan etkiler daha ziyade sigara tiryakileri, obez, alkolik ve hamilelerde, karaciğer, böbrek, sindirim ve bağışıklık sistemi sorunu olan bireylerde gözlemleniyor.