Yüksek Askeri Şura bir eski Türkiye klasiğidir.
Ancak, klasik olmak kolay değildir, yeni Türkiye’de de klasikliğini sürdürmektedir.
Yaklaşık tüm basın organları ağız birliği etmişçesine 2012 YAŞ toplantılarının sorunsuz bittiğini yazıyorlar; büyük ölçüde haklılar da zira bu sene Genelkurmay Başkanı ve bazı kuvvet komutanları istifa etmediler, büyük olaylar olmadı, Türkiye hop oturup hop kalkmadı.
Büyük olaylar olmadı ama kanımca YAŞ hukukunun, subay ve astsubay atamaları yönetmeliğinin bizzat kendisi büyük bir olay, büyük bir sorun ama Genelkurmay başkanları istifa etmedikçe bizim ülkemizde YAŞ’ların sorunsuz kapandığına hükmediliyor.
Acaba öyle mi?
Gazetelerde bazı ifadeler var, ben hiçbir şey anlamadım, ama kanımca temel mesele bu da değil; anlamadığım ifadeler, hakkında yakalama kararı bulunan orgenerallerin YAŞ üyesi yapılmaları, bu ne demektir, bir bilen ve normal bulan varsa bana anlatsın lütfen.
Temel mesele kanımca generallerin, amirallerin ve kuvvet komutanlarının yasal atanma biçimleri.
Genelkurmay Başkanı’nın üzerinde bir askeri rütbe olmadığı için en demokratik atanma yöntemi yine de Genelkurmay Başkanı’nın, Hükümet öneriyor, Cumhurbaşkanı atamasını yapıyor; idare hukukundan pek anlamam ama bu atanma biçimi bir hukuk devletinde bana normal geliyor, Milli Savunma Bakanı doğrudan atamayı yapsa belki daha da şık olabilir.
Ancak, tüm general, amiral ve kuvvet komutanlarının atanma biçimleri bana öyle çok da hukuk devletinin temel ilkelerine, sivil otoritenin silahlı kuvvetler üzerinde mutlak denetimi temel demokrasi ilkesine pek de uygun gelmiyor.
YAŞ toplantıları gündeme geldiğinde internet üzerinden TSK Personel Kanunu’nu (1967), Subay ve Astsubay Atama Yönetmeliğini (Yürürlük, 1.1.2006) ve Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu (1972) indirdim, özellikle kuvvet komutanları ve general, amiral atamalarının nasıl gerçekleştiğine baktım.
Daha önce de bu sütunda defalarca yazdım, askeri vesayet denen mesele asla bir-iki sapkının darbe girişimi ve muhtıra verme ihtirasları değil; askeri vesayet tümüyle anayasaya, yasalara, yönetmeliklere dayalı yasal ama meşruiyeti çok tartışmalı bir yapılanma.
Bugünkü askeri komuta kadrosu muhtıra girişimlerinde bulunmuyor, darbe yapmıyor, tehdit etmiyor, sivil otoriteyle nispi olarak iyi geçiniyor diye askeri vesayetin bittiğini iddia etmek hiç de anlamlı durmuyor; Anayasa’da, yasalarda, yönetmeliklerde, vs. tüm vesayet hukuku aynen yürürlükte.
Teğmenlikten albaylığa kadar kimin terfi edeceği kanımca da tümüyle TSK’nın kendi iç işidir, sivillerin, Başbakan’ın, hatta MSB’nin bile bu süreçlere karışması doğru olmayabilir; sivil otoritenin hangi yüzbaşının binbaşı olacağı konusunda devreye girmesi doğrusu çok tuhaf olurdu.
Ancak, iş generallere, amirallere ve özellikle de kuvvet komutanlarına geldiğinde durum değişebilir; bu rütbeler, bu atamalar çok üst düzey kamu yönetimi atamalarıdır,atama sürecinin başında ve sonunda siviller olmalıdır, sivil otorite uygun görürse Genelkurmay Başkanı’ndan görüş ister, resmi olmayan onay ister ama kararı da kendi verir.
Yukarıda saydığım üç temel belgede ise general, amiral ve kuvvet komutanları atamalarında en çok karşımıza çıkan ifade “Genelkurmay Başkanı’nın teklifi üzerine...” olmaktadır.
Örneğin, Subay ve Astsubay atamaları Yönetmeliği’in 13. Maddesi aynen şöyle:
“b) General ve amirallerin atamaları; Kuvvet Komutanlarının lüzum göstermesi Genelkurmay Başkanının uygun görmesi ve teklifi üzerine, Millî Savunma Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararname ile yapılır.
c) Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay İkinci Başkanının atamaları; Genelkurmay Başkanının teklifi, Millî Savunma Bakanının inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararname ile yapılır.”
Görüldüğü gibi, bir kuvvet komutanını, hatta bir general ya da amirali Genelkurmay Başkanı teklif etmeden sivil otorite atayamıyor, ya da 2010 YAŞ krizini yaşıyoruz.
Bu hukuki süreç yürürlükte iken, YAŞ’ın sorunsuz geçtiğini, askeri vesayetin sonlandığını söylemek gerçekçi midir?
twitter.com/KarakasEser