Birkaç gün önce Rusya’da Türk düşmanlığı ile bilinen Yahudi kökenli Rusya Devlet Duma’sında Fraksiyon Başkanı Liberal Parti Lideri Jirinovski’nin bir röportajı yayınlandı.
Bayağı açık biçimde, Rusya ordularının Yukarı Karabağ’a girmesini öngören tekliflerini kamuoyuna sundu.
Bu siyasetçinin, kamuoyundaki gayri ciddi profili uzun senelerdir bilinmekte, lakin hem de o bilinmektedir ki; Jirinovski denilen bu şahıs, Rusya istihbarat teşkilatının dolaylı sözcüsü olarak tanınmaktadır. Ve konuştuğu her kelimeye, Rus istihbaratının kamuoyu oluşturma çabası gibi bakılmaktadır.
Rusya Devlet Duması’nda üçüncü en büyük grubu temsil eden ve seçimlerden 4 isim olarak çıkan bu şahıs, aslında bu söylemi ile hangi siyasi dizaynın kamuoyu ayağını oluşturma isteğine bakmamız lazım.
Azerbaycan’da adım adım Rusya etkisinin arttığını, bundan önceki yazılarda defalarca vurgulamıştım. Hatta bu ortamda, giderek tehdit kokan Rus baskısını da ele almıştım. Bu olağanüstü durum, özellikle ABD’nin Ukrayna meselesindeki tutumundan sonra daha da artmaya başladı.
Azerbaycan her ne kadar denge politikalarını savunsa da, Rusya’nın bu duruma baskı yapması söz konusudur. İlham Aliyev dirayetli biridir. Hiç kuşkusuz, milli menfaatleri savunma noktasında şimdilik başarılıdır. Lakin Rusya’nın provokatif yapısının gelecekte getireceklerini de gözardı etmemektedir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki memur tayfasında, Rusya eğilimini görmemek mümkün değil. Sadece orada değil, muhalif zeminde de giderek Rusya eğilimi söz konusudur.
Rusya’ya yakınlığı ile bilinen, zaman zaman hatta Putin’in sözcülüğüne soyunan isimler de siyasette boy gösterme çabasındalar. Özellikle önümüzdeki Azerbaycan Parlamentosu seçimlerinde adayları, bu anlamda da gözden geçirmek gereklidir. Çünkü Rusya; hem İlham Aliyev’in etrafında, hem de parlamentoda kendinin yanında net duruş sergileyenleri görmek istemekte, bu hususta siyasi irade kullanmakta cesur gibi gözükmektedir.
Yukarı Karabağ, Azerbaycan için ölüm kalım noktası olduğunu herkes biliyor. Burası, tarihi Azerbaycan yurdudur hiç kuşkusuz. Ayrıca Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, her gün sınırda Azerbaycan topraklarına sokulma gayreti içerisinde bulunan Ermeni ordusunun, geri püskürtülme operasyonlarını bizzat savunmaktadır. Ve bizzat bu hususta taviz vermeyeceğini göstermektedir. Lakin bu durum, bölgede Rusya’nın edebileceklerinin önünü kesecek nitelik taşımadığı da aşikârdır.
Şimdi ilk bakışta serseri bir açıklama olarak değerlendirilen, Jirinovski’nin Karabağ’a Rus ordularının gelmesi teklifine, bir de bu siyasi renk içerisinde bakalım. Rusya dolaylı yoldan diyor ki, istediğim anda bu ihlali yaparım. Ne hukuk ne de uluslararası baskı umurumda değil...
Ermenistan ile Azerbaycan arasında sorunun çözülmemesi kimin işine geliyor sorusunu sorarsak, bu durum en fazla Rusya için geçerlidir cevabı ortaya çıkar. Nedeni açıktır. Kafkasya sorunlar içerisinde oldukça, çatışma halindeki siyasi atmosfer sürdükçe, Rusya’nın bölgede etkisi yaşayacaktır. Onun için Nisan 24’te Putin’in Çanakkale’ye gelip gelmeyeceğini de bu konsept içinde değerlendirmek gerekiyor. Ermenistan, Rusya için çok önemli partnerdir. Kafkasya’daki hâkimiyetinin bir nevi garantörüdür. Varlığı; siyasi provokasyonları ile ciddi bir kozdur. Aynı nitelikte olmasa da, İran için de Ermenistan önem arz etmektedir. Ve savaş halinin çözülmemesi için Ermenistan’a destek, İran için de devletin menfaatine olarak değerlendirilmektedir.
Batıya gelince, adil olmayan yapısı ve sadece çıkara dayalı duruşu nedeniyle, coğrafyada kendine rağbeti yitirmiş olsa bile, halen coğrafya üzerindeki etkisi söz konusudur. Yani bir tarafta Rusya etkisi, diğer tarafta ABD eksenli Batı etkisi.
Rusya ordusu Karabağ’a girer mi sorusuna cevap ararken, Ukrayna krizini gözardı etmeden analize gerek vardır.
Kırım’ı dünyanın gözü önünde ilhak eden Rusya’nın, Güney Kafkasya’da işgal edemeyeceği bir yerin olmadığını da görmemiz lazım.
Jirinovski gibi Rus istihbaratının sözcüsü olarak tanınan zâtın, bu beyanına ise tesadüf bir durum olarak görmemiz ise durumu iyi analiz etme yeteneğimizin yokluğu anlamına gelir.
Azerbaycan için ağır siyasi bir olay söz konusu olması aşikârdır. Türkiye’nin bu hususta taviz vermemesi ise sadece Azerbaycan için değil, bütünüyle Güney Kafkasya için önemlidir. Türkiye’nin bugün geliştirdiği uluslararası politikaların ciddi anlamı vardır. Türkiye’nin hem Rusya ile hem de Batıyla iyi diyaloğu, bu olayda olumlu pozisyona hizmet edecektir. Yukarı Karabağ’ın, Rusya eksenli Ermenistan hakimiyetine son verilmediği süreçte ise Güney Kafkasya’nın güvenliği tehdit altındadır kanaatini de gözardı etmemek şarttır. Rusya ve ABD çekişmesi sürdükçe, Rusya’nın bu yaralı haliyle Yukarı Karabağ’a da orduyla sokulma niyetini de yüksek ihtimaller içerisinde değerlendirmek lazım.