Tam 20 senedir Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ve etrafdakı 7 reyonu Ermenistan tarafınce işgal altındadır. Aynı kaderi Gürcüstan da yaşamaktadır.
Rusya’nın tarihin her aşamasındaki gibi duruma kendince el koyması neticede Güney Kafkaslar’da istikrarsızlık yaratmayı başardı.
Ermenistan hem Rusya hem de dışarıdaki diaspora elinde kullanabildiği ciddi koz olarak kalmaktadır. Diğer yandan bu durumu kendi menfeatlerince batılı devletler de kullanmaya devam etmektedir. Durumdan Azerbaycan’dan rahatsız olan İran bile kullanmaya pek heveslidir.
ABD Yukarı Karabağ meselesinin çözümünü istese de bu konuda gerçekçi adımlar atmakta sorunlar yaşamaktadır. Bir taraftan Amerika’daki Ermeni lobisi diğer yandan da bölgede Rusya ile burun buruna gelmek ciddi politik sorunlara neden oluyor.
AGİT in Mİnsk grubu senelerdir turistik ziyaretler dışında bir netice ortaya koyamamıştır. Bu grupta ABD, Fransa ve Rusya vardır. Her 3 devlet meselenin çözümünde yol katedememiştir.
Onun içindir ki Azerbaycan’da artık meselenin Minsk grubundan alınmasını isteyen siyasi sesler yükselmeye başlamıştır. Birleşmiş Milletler’in güdümüne verilmesini öngören taslaklar bile Azerbaycan parlamentosunda gündeme taşındı.
Bu duruma Türkiye’nin müdahil olmasını ilk günden en fazla arzu eden taraf Azerbaycan’dır.
Ermenistan bu durumdan pek rahatsız ve her defasında Türkiye’nin tarafsız olamayacağını öngören beyanlarda bulundu.
Minsk grubunun netice veremeyeceğini öngörmek için pek fazla bilgilere sahip olmak şart değildir.
O zaman bir soru çıkıyor ortaya. Yukarı Karabağ’ın Ermenistan işgalinden çıkması ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında nihayi barışı isteyenler var mıdır?
Görenen o dur ki bu meselenin çözümünde ciddi projeler gerçekleşecek ve Türkiye’nin etkisi şimdikinden fazlala olacaktır. Azerbaycan’ın güçlenmesi Azerbaycan kadar Türkiye’nin de milli menfaatleri kapsamında olduğu için Türkiye bu durumda her türlü desteği vermiştir ve muhakkak verecektir.
Peki Yukarı Karabağ meselesinin çözümünü istemeyenler var mıdır?
ABD için meselenin hangi konsepte çözülmesi pek önem arz etmiyor. Oysa ABD’nin adil ve kalıcı çözüm için konseptin anlam taşıdığını görmesi gerekmektedir. Diğer taraftan ABD yanlı tavırlarından vazgeçmelidir. 2008 senesinde Azerbaycan arazi bütünlüğüne dair oylamada Rusya, Güney Kafkaslar’da varolmasının esas nedenlerinden biri olarak çözümsüzlüğün kendi menfaatine uygun görmektedir.
Diğer yandan kontrolsüz bölge olan Yukarı Karabağ arazisinden narkotransit yol olarak istifade edildiği de kimseye sır değildir.
Yasadışı silahlar için ve kişilerin rahatlıkla kullanıldığı bölge olarak Karabağ’ın kontrolsüz kalmasını arzu edenlerin oldugu aşikardır.
Ama küresel anlamda Türkiye’nin soruna müdahil olması gelecek için endişesi olan güçlerce arzu edilmezdir.
Bu konuda Türkiye’nin ısrarı ciddi anlam taşımaktadır. Bu durumda her ne olursa olsun Türkiye’nin meseleye dahil edilmesi milli menfaatler açısından anlamlıdır. Bu durumda Azerbaycan da üzerine düşeni yapmak zorundadır.
Görünen odur ki Kafkaslar’da bu suni yaratılan meselenin çözümünde Türkiye’nin müdahalesi şarttır.
Zaten Azerbaycan’ın esas desteği olarak Türkiye’nin varlığı dolaylı olarak Türkiye’yi bu sorunda tarafa çevirmiştir.
Azerbaycan ister tarih isterse uluslararası hukuk zemininde haklıdır. Lakin ne hikmetse uluslararası güçler sorunun hallinde savaşın yol verilmezliğinden her defasında bahsediyorlar.
Nasıl oluyor Rusya kimseden sormadan Gürcüstan’ı işgal edebiliyor hem de hiç bir hakkı yokken İsrail’in bir ağacı zarar gördükte Fransa’nın ve ya Amerika’nın bir askeri tutuklandıkta askeri müdahale hak olarak tanımlanabiliyor ama bir milyon yurdundan çıkartırılan insan faktörü topraklarının yüzde 20’si işgale maruz kalması Azerbaycan için müdahale zemini oluşturamıyor.
Tabii ki normal insan profili için savaş hep son, bazen ise hiç seçenek olmamalıdır. Ama bu da bir gerçektir ki başka yolun kalmadıkça ve uluslararası güçler seni sınırlı ve belirlediği çerçeve içerisine hapsettikçe yapabilecek başka seçenek söz konusu değildir.
Türkiye’nin ister medeniyet coğrafyasına yeniden ve daha ısrarlı sahiplenme üslubu hem diğerlerince örnek teşkil etmekte hem de rahatsızlık yaratmaktadır. Diğer yandan coğrafya insanının Türkiye’ye duyduğu sevginin para ve politikalarla geliştirilmesi mümkün değildir.
Ama bu da bir gerçektirki sadece bu tarihsel bağlar ve sevgi bu gün tek başına fazla şey ifade etmiyor. Çünkü maalesef bir çok şeyler gibi değerlerde değişmeye başladı. Demek ki olaya romantik bağların yanısıra real politik adımların eşliğinde bakmak gerekmektedir. Dağlık Karabağ sorunu sadece Azerbaycan’ın sorunu değildir. Bu tümüyle Kafkaslar’da istikrar ve emniyet sorunudur. Dolayısı ile bu sorunun çözülmesinde buna mani olanların ve tabii ki Ermenistan’ın tutumu ciddi olarak irdelenmelidir. Bu durumda Azerbaycan’la Ermenistan’ı eşitleştirmek yumuşak dille söylesem ADİL değildir. İşgal edenle işgale maruz kalan arasında en az mağdur ile zalim farkı vardır. Kalıcı barışlar için ise zalimle mağdurun arasındaki çizgiyi doğru belirlemek vicdanidir. Dolayısı ile bu sorunun çözümünde ADALET şartdır.