YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararı üzerine İmamoğlu taraftarları ‘mağduriyet’ edebiyatı yapmaya başladılar. İmamoğlu mağdur edilmiş!
Oysa, YSK kararıyla bir mağduriyet oluşturulmadı, bir mağduriyet önlendi. Açık bir şekilde Binali Yıldırım’ın yaşadığı mağduriyet ve haksızlık ortadan kaldırılmış oldu.
YSK’ya göre sandık kurullarının oluşumunda açık bir kanunsuzluk var ve bu durum, sonuçları etkiliyor. Böylece bir adayın kıl payı kazandığı bu tablo gerçeği yansıtmıyor. İşte ortadan kaldırılan bir haksızlıktır, hukuksuzluktur ve bir mağduriyettir.
Seçim yargısı, bir haksızlığa ve zulme imza atmış olmadı, bir haksızlığı ve zulmü engellemiş oldu.
CHP’nin ve adayı İmamoğlu’nun ‘mağduriyet edebiyatı’ üzerinden kampanya yürüteceği anlaşılıyor.
YSK kararıyla mazbatası alınacak olan İmamoğlu’nun taraftarları çok mutsuz ve çok üzgün olmaktan ziyade içten içe seviniyorlar. Şişirmeye çalıştıkları mağduriyet balonu ile seçimi rahat kazanacaklarını, hatta böylece daha büyük bir siyasi aktöre dönüşeceklerini düşünüyorlar. Dünkü grup konuşmasında Kemal Kılıçdaroğlu da vicdandan, adaletten, gasbedilen haktan dem vurarak yürütecekleri algı operasyonunun ilk işaretini verdi. Peki, bu algı operasyonu ne derece tutar?
Vurguladığım gibi, mağduriyetten söz edilecekse oyları çalınan, organize yolsuzlukla kazanması engellenen kişi Binali Yıldırım’dır.
YSK, İmamoğlu’nu mağdur etmemiş, Yıldırım’ın mağduriyetini ortadan kaldırmıştır. Artık millet hukuksuzlukla şaibeli hale gelen durumu düzeltecek ve iradesini ortaya koyacaktır.
Herkesin şu hususu doğru anlaması gerekir: Seçim olmadan demokrasi olamayacağı gibi, seçim hukuku olmadan da seçim olamaz.
Demokrasi ve hukuk birbirinin mütemmim cüzüdür. Hukukun olmadığı bir yerde demokrasi hakkıyla tecelli edemez. Seçim hukukunu gözardı ederek demokratik bir sonuca ulaşılamaz.
YSK’nın görevi seçim hukukunu tecelli ettirerek milli iradenin sandıkta layıkıyla tecelli etmesini sağlamaktır.
Hukukun tecellisini, İyi Parti gibi sivil darbe olarak nitelendirmek demokrasiyi yeterince anlamamak demektir. İyi Partililerin CHP’lilere göre daha keskin konuştuklarını görüyoruz.
CHP’liler İstanbul’da daha yumuşak bir görüntü vermeye ve AK Parti tabanını kızdıracak sertliklerden kaçınmaya çalışıyorlar. Seçimde sıfır çeken İP’liler ise daha agresifler… Özellikle Meclis’te yaptıkları konuşmalarda boykot tehdidini daha güçlü şekilde dile getiriyorlar.
CHP’nin başını çektiği ittifak, ümidini koruduğu için seçimi boykot etmeyecektir.
Yapacakları ilk şey ittifakı konsolide etmek olacaktır. Mümkün olduğu kadar ittifakı genişletmeye ve yeniden canlandırarak motive etmeye çalışacaklardır.
İkinci olarak YSK eleştirisi üzerindentansiyonu yükselterek mağduriyet algısı oluşturmaya, seçmenin tepkisini çekecek bir algı operasyonu yürütmeye çalışacaklardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup konuşmasında YSK kararının aksi yönde çıkmış olması halinde de karara saygılı olacaklarını vurguladı. YSK kararları nihai ve kesin olduğundan tüm siyasetçilere düşen bu durumu kabullenmek ve siyasi yarışa odaklanmak olmalıdır. Mahkeme kararları beğenilmese ve eleştirilse de sonuçlarına uymak kaçınılmaz bir durumdur.
İstanbul seçmeni 23 Haziran’da sandığa giderek iradesine ve geleceğine sahip çıkmalıdır.
Artık ne sandık oyunları, ne algı oyunları, hiçbir kandırmaca millet iradesinin tecellisine gölge düşürememelidir.