Siyasette bildiklerimizin çoğu doğru değildir.Çünkü bilinenlerin doğru olmasından çok faydalı olmasına çalışılır. Ancak siyaset, özellikle demokrasi, farklı güç odakları tarafından yönetilir ve herkesin doğrusu ya da faydalısı diğeriyle aynı değildir. Buradan şu sonuç çıkar: Bildiklerimizin yanlış olması doğaldır. Kimsenin doğruyu aramak gibi bir derdi yoktur.
Son günlerde Suriye’de bir intihar bombacısı birçok kişinin ölmesine neden oldu, bunların arasında çok sayıda okul çocuğu da vardı. Esad çevresi bunu muhaliflere yükledi ve muhalefeti desteklediği için Başbakanımızı da sorumlu saydı. Şu soruya cevap arayalım. Patlamayı gerçekleştirenler çok sayıda çocuğun ölmesini de istemişler miydi? Amaçları muhalefeti ve onu destekleyenleri insanlık dışı davranmakla suçlamak mıydı? Soruyu daha genişletebiliriz. İç çatışmalarda hedef karşı güce bağlı militanları yok etmekten çok topluma mesaj vermek midir ve bu nedenle masum insanlar yok edilebilir mi?
***
Ülkemizden de bir misal verebiliriz. PKK’nın bölücü olduğu ve liderinin bebek katili olduğu söylenince bu cümlede bir mantıksızlık olduğunu söyledim. Bölücü bir güç halka karşı hasım gibi davranmaz, aksine onları kendi etrafında toplamak için, merhametli davranır. Bölücülük kendi yandaşları olacaklara karşı dostça davranmayı gerektirir. Eğer halka karşı bir şiddet uygulanıyorsa bu bölgedeki halk arasında farklılık olduğu ve çatışmanın bunlar arasında olduğu anlamına gelir.
Geçmişte de böyle çelişkileri çok yaşadık. Ülkemizdeki solcular genellikle daha müreffeh kesimlerden geliyordu, sağcılar fakir fukara takımındandı. Eğer doğru dürüst bir analiz yapsalardı kapitalistlerin sola daha yakın olduğunu görürlerdi. ABD’nin ülkemizi sömürdüğü söylenirdi ama onlarla dış ticaretimiz SSCB’den daha azdı. Ayrıca sol eğilimlerin SSCB’ye yakınlık duymasını engellemek için birçok fraksiyon yaratıldı ama içlerinde AB’ye karşı çıkan ve Avrupalıları suçlayan yoktu.
Amacım herhangi bir siyasetçiyi ya da akımı suçlamak değildir. Ancak yaşadığımız tutarsızlıklar canımı yakıyor. Mesela günümüzde muhalif olmak çok kolaydır. Yetenekli bir sekreter tutarsınız, bu kişi iktidarın yaptıklarıyla değil sözleriyle ilgilenir. Zaten yaptığı şey ne olursa olsun yanlıştır. Sekreter sözlere cevap hazırlayacaktır ve bu cevabın halk tarafından beğenilmesi sağlanacaktır. Medyaya baktığımda belli bir olayın birbirinden çok farklı biçimde verildiğini ya da farklı biçimde yani tarafların isteğine göre yorumlanmasını sağlayacak biçimde verildiğini görüyorum. Oysa her olay olduğu biçimde aktarılmalı ve buna karşı alınacak tedbirler ya da olayın siyasi niteliği tartışılmalıdır.
Oysa ülkemizde olaylar her dönemde farklı ele alındı ve tartışıldı. Önce kriterimiz resmi ideoloji ve karşıtlık, sonra sağcılık solculuk, daha sonra bölücülük ve vatanseverlik, şimdi ise demokrasi ve vesayetçiliktir.
Kürt siyasetçilerin hedefi belirsizdir. Sadece kimlikle ilgili talepleri olduğunu ve bölgeyi kendilerinin yönetmek istediğini söylüyorlar. Bölgenin ekonomik durumu ve bunun nasıl değiştirilmesi gerektiği konusunda, eğitimde ve de Türkiye’nin dünya üzerindeki konumu hakkında hiçbir şey söylemiyorlar. Kendileri bölgeyi yönetirse neden daha iyi olsun. Türkiye’de milletin tarifi insanlık kriterine göre yapılırsa iyi yönetici olmak yeterli olur.