Oscar avcısı yönetmen Martin Scorsese’nin yeni filmi Para Avcısı/ The Wolf of Wall Street, beş dalda Oscar adayı. Filmin başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio...
OSCAR adayı filmler Türkiye’de vizyon almaya başladı. Daha once Köstebek ile Oscar alan Martin Scorsese’nin yeni filmi Para Avcısı/ The Wolf of Wall Street, bu sene En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu ve En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu dahil olmak üzere beş dalda Oscar ödülüne aday. Başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio filmdeki performansıyla Altın Küre’yi de aldı, daha once iki kez kaçırdığı En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına da bu defa çok yakın. Ama filmin en önemli tarafı bana göre ne oyuncuları ne de senaryosu... Söz konusu Oscar olunca tabii ki yönetmen Martin Scorsese ile söze başlamak gerekiyor...
Küçük bir çocukken astım hastası olan, bu yüzden yaşıtlarıyla sokakta top oynayacağına kitaplara ve sinemaya dalan yönetmen belki de bu hastalık yüzünden çocukluğunun aşkı olan sinemayla profesyonel olarak uğraşmaya başladı. Taksi Şoförü, Kızgın Boğa ve Sıkı Dostlar gibi birçok başyapıta imza attı. Filmlerin geneline baktığımızda Scorsese için ‘Suç filmlerinin vazgeçilmez yönetmeni’ diyebiliriz. Özellikle İtalyan mafyasıyla ilgili filmleri ‘bir tür’ denebilir artık. Para Avcısı da aslında bir suç filmi. Ama İtalyan mafyası veya kirli polisleri anlatmıyor! Suçun en modern ve karanlık yüzünü, borsa simsarı gerçek bir karakterin maceralarını konu ediniyor: Jordan Belfort’un 24 yaşında çaylak bir borsa simsarıyken nasıl hisse senedi manipülatörüne dönüştüğünü anlatıyor. İki yıl içinde 46 milyon dolar servet yapan Belfort uyuşturucuyla harmanlanmış hayatıyla sonunda FBI’ın hedefi olan bir isim. Belfort değersiz hisse senetlerini, işten anlamayan hissedarlara fahiş fiyatlara satıyor. Aslında alım fazla olduğu için de hisse senetlerinin değeri artıyor, yani alan razı veren razı. Bu Türkiye’de olsa dikkat çekmez çünkü kimse şikayetçi olmaz. Fakat borsada olmayan bir değeri sürekli yaratırsanız sonunda reel değerin çok üstünde kağıtlar etrafta dolaşmaya başlar, kişilerle beraber sistem çöker.
GERÇEK BİR ÖYKÜDEN ALINTI
Filmin konusu da önemli, çünkü şu an ABD’nin ve dünya ekonomilerinin çöküşünün asıl sebeplerinden biri de bu olay. Belfort’un en büyük özelliği ise dikkat çekmemek için bu düzenbazlığı çok küçük şirketler üzerinden ucuz hisse senetleriyle yapması. Kendisi gibi kaybeden, aslında büyük dehalar içermeyen basit pazarlamacılarla yola çıkması da başka bir özelliği. Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı Belfort’un sağ kolunu ise Jonah Hill canlandırıyor. Hill de bu filmdeki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek dalında Oscar adaylığı kaptı. Oyuncu performansları her ne kadar Oscar adayı olmuşsa da ödülü hak edecek kadar parlak performanslar değil. Bir kere DiCaprio’nun üzerindeki oyunculuğunun kalitesine duyulan şüpheleri doğrular bir performansı var. Evet Altın Küre’yi aldı ama bu ödül de Martin Scorsese’nin etkisi olduğunu düşünüyorum. Filmin bir sahnesi var; içkiyi ve uyuşturucuyu karıştıran Belfort yerlerde sürünüyor. Bu sahnede bile DiCaprio’nun gözleri pırıl pırıl. ‘İyi oynayacağım’ hırsı oyunculuğunu berbat ediyor. Filmin gerçek hayat hikayesi olması, dönemin popüler konularından borsa simsarlarını anlatması ve Martin Scorsese gibi bir yönetmene sahip olmasına rağmen Oscar’da filmi çok şanslı görmüyorum. Ama sinemada seyretmek gereken bir yapım. Öneririm...