24 Ocak yazıma “Bu kriz de yeni demokratikleşme paketleriyle aşılacak” başlığını koymuştum. Paketlerin içeriği yavaş yavaş şekilleniyor. Ön çalışmalar Başbakan Erdoğan’a sunuldu, son değerlendirmeler yapılıyor.
Üç ayrı bakanlık çalışma yapıyor.
İçişleri Bakanlığı, kolluk güçlerinin (polis, jandarma) görev ve yetkilerine ilişkin yeni düzenlemeler üzerinde çalışıyor ağırlıkla. Jandarmanın tamamen İçişleri’ne bağlanması uzun süredir Türkiye’nin gündeminde; ancak bu pakete girip girmeyeceği henüz belli değil.
Adalet Bakanlığı da bakanlık bürokrasisinin (savcılar dahil) görev ve yetkilerine ilişkin bir çalışma yürütüyor. Paketin içinde, AB müktesebatının gerektirdiği ve bugüne kadarki yargı reformları çalışmalarında gündeme gelmiş, ancak ‘sırası gelmemiş’ bazı konuların da olması bekleniyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, bir ekonomik paket hazırlıyor. En önemli başlığı ‘kurallı serbest piyasa’ olan çalışmada, ekonomide şeffaflık ve etkin denetim unsurları ağır basıyor. Bu başlıklar, aynı zamanda hükümetin ‘yolsuzlukla mücadele’ ilkesini birkaç adım daha yukarıya taşıyarak ‘yolsuzluğa sıfır tolerans’ düzeyine getirecek bir dizi önlemin düşünüldüğünü de gösteriyor. Bakan Babacan, 8 Ocak’ta yaptığı açıklamada, ABD ve AB ülkelerinde uygulanan ‘kurallı serbest piyasa’yı açıklarken, paketin içeriğine ilişkin ipuçları da vermişti:
“Biz kurallı piyasa ekonomisi diyoruz. Şartları iyi belirlenmiş, çerçevesi iyi çizilmiş, gri alanlardan temizlenmiş, fırsat eşitliği olan ve rekabete dayanan bir piyasa ekonomisi. Yani kimse için özel alan oluşturulmaması, kimseye özel imkanlar sağlanmaması. Varsa bir imkan fırsat eşitliği çerçevesinde insanların o imkanlara ulaşabilmesi. Çok kıymetli bir imkansa bir hemen bir yarışmayla o imkanın sağlanması. Ve şeffaf, hesap verebilir bir devlet anlayışı. Şeffaflık, hesap verebilirlik, rekabet bunları yan yana koyduğunuzda zaten suiistimallere, yolsuzluklara alan bırakmamış oluyorsunuz. Yolsuzluk iddiaları konusunda da duruşumuz çok açık. Hangi iddia olursa olsun sonuna kadar takip edilir ve kim olursa olsun yolsuzluğun üstü asla kapatılmaz, varsa suçlu olan cezasını çeker. Bu konuda taviz veremeyiz, yolsuzluk toleransı diye bir şey düşünülemez. Ne yolsuzluktur, ne değildir bunun da uluslararası ölçüleri, etik standartları var.”
Babacan’ın ‘paralel yapılanma’ya yönelik sözleri de, gerekenlerin ‘hukuk ve AB normları içinde’ yapılacağı mesajını taşıyor: “Gerçek anlamda bir hukuk devleti olmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Yargı, emniyet içinde farklı yapılanmaların, farklı yerlerden talimatla hareket eden gruplara da asla izin vermeyeceğiz. Devlet sistemi içerisinde, iki başlılık, üç başlılık olmaz. Bizim ne yapacağımız konusunda kafamız çok net. Çünkü Türkiye’nin uzun vadeli bir hedefi vardır, bu da Avrupa Birliği standartlarıdır.”
Üç yeni paket yeni bir ‘demokratikleşme hamlesi’ olacak. Bu hamlelerin, AB sürecinin hızlandırılmasıyla birlikte hayata geçirilmeye başlanmasıyla, hükümete yönelik son birkaç yıldır yükselen eleştirilerin cevapları da verilmiş olacak.