Kimsenin ölümden kaçma şansı yok. Her canlı ölümü tadacak. Kimi emperyalizme karşı kahramanca direnerek şerefli bir ölümü tadacak, kimi de FETÖ elebaşı gibi uşaklık ettiği emperyalizmin merkezinde vatansız!
Yetmişli yılların sonunda İslami camiada 3 ismin yıldızı parlıyordu. Biri Timurtaş Uçar Hoca, diğeri Menzil Şeyhi ve üçüncüsü FETÖ elebaşıydı.
Timurtaş hoca bir cemaat kurmadı zihinlerde iyi hatıralar bırakarak terk-i dünya etti Allah rahmet eylesin.
İkincisi yaygınlaştı ve büyük bir cemaate dönüştü şu anda seküler kesimin hedefinde!
FETÖ elebaşı Risale-i Nur cemaatinin içinden çıkmıştı, cerbezeli vaazlarıyla taraftar cezbediyordu.
Ben anarşinin kol gezdiği o yıllarda İslam'ı kaynaklarından öğrenmek amacıyla Medine-i Münevvere'ye gitmiş oradaki İslam Üniversitesi'ne kaydolmuştum. Fakat asıl ilim tahsilini Elmalılı Hamdi Yazır'ın talebelerinden Erzurumlu Mustafa Necatüddin'den, Medine'de bulunan Ezher Alimi Abdulazım Feyyaz ve Faslı Muntasır Kettani gibi ehli sünnet hocalardan ve Ali Ulvi Kurucu gibi mümtaz şahsiyetlerden özel ders alarak sürdürdüm.
5 yıl boyunca üniversite haricinde özel olarak Akaid, Fıkıh, Hadis, Tefsir ve Usul dersleri aldım.
Türkiye'den ve İslam dünyasından üst düzey misafirleri eksik olmayan Ali Ulvi Kurucu Bey ile hem Türkiye gündemini hem İslam alemini takip ettim. Selahaddin Eş ağabeyin yayınladığı Hicret dergisinin de Medine temsilcisiydim.
FETÖ elebaşının cerbezeli vaaz kasetleri Medine'de de Türkler arasında tedavüldeydi. O vaazlar beni hiç etkilemedi aksine onları şov olarak gördüm.
1981'de Türkiye'ye döndüğümde bu cemaatin iyice yaygınlaştığı ve revaçta olduğu görülüyordu.
Sonraki yıllarda okullar ve dershanelerin başarısını takdir etmedim değil. Hatta özellikle yurt dışı seyahatlerimde Kırım'da, Romanya'da, Makedonya'da Sudan'da okullarını ziyaret ettim.
Ama hem dini yorumlarını tasvip etmediğim hem de Merhum Erbakan hocanın uyarıları sebebiyle cemaate bir türlü ısınamadım.
Hoş onlar da kendilerinden olmayanlara hiç sıcak bakmadılar ve kendilerini diğer cemaatlerin üstünde görmek gibi bir kibirli tavır takındılar.
Bununla birlikte İslam kardeşliği ilkesinden hareketle ihtilaflarımızı görmezden gelerek özellikle eğitim alanındaki başarılarını (hoş sonradan onun da bir aldatmaca ve soru hırsızlığına dayandığı ortaya çıktı!) takdir ederdim.
Partimizi destekledikleri için de ihtilafları görmezden geldik! Oylarıyla destekleri önemliydi herkesin partili olması gerekmiyordu.
Cemaatin iplerini elinde tutan çevreler emperyalizme karşı direnen, muhtıralara cevap veren Başkan Erdoğan'dan kurtulmak istiyorlardı, cemaat da onların isteği doğrultusunda hareket etmeye başlamıştı.
İhtilafımızın su yüzüne çıktığı ilk alan dershaneler oldu.
Dershaneler konusuna Başbakan Erdoğan kesin tavır alınca cemaat muhalefete geçti. Fakat muhalefetlerini gizlediler. Ta ki 7 Şubat 2012 tarihinde MİT müsteşarını tutuklamaya teşebbüs ettikleri güne kadar.
40 yılı aşkın bir zamandan beri sızdıkları devlet kurumlarındaki elemanlarıyla oluşturdukları Paralel Devlet Yapısıyla (PDY)operasyon çekmeye başladılar.
7 Şubat 2012 teşebbüsü, 17/25 Aralık 2013 yargı darbesi girişimi, Gezi olayları, Hendek Çukur savaşları, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi, bunların hepsi emperyalizmin milli iradeyi temsil eden Erdoğan'a karşı giriştiği hamlelerdir.
Başkan Erdoğan'ın feraset ve cesaretiyle emperyalizmin bu satılık uşaklarının her hamlesi akamete uğratıldı.
Hepsinde FETÖ bir maşa olarak kullanılmıştır.
FETÖ elebaşı insanımızın inancını istismar ederek, dini bir cemaat görüntüsü altında emperyalizme hizmet etmiştir.
Bu hizmeti sebebiyle en büyük kötülüğü de İslam'a yapmıştır.
Bunların ihaneti sebebiyle ülkemizde insanların itimat ettiği dini cemaatler artık tehdit unsuru olarak konuşulur hale gelmiştir.
Dini cemaat adı altında soru hırsızlığından kanlı darbe girişimine kadar her türlü ahlaksızlığı irtikap ederek diğer tüm dini cemaatleri töhmet altında bırakmışlar dolayısıyla en büyük kötülüğü İslam'a yapmışlardır.
160 ülkede yapılanmış devasa bir örgütü ve mali yapısını FETÖ elebaşının yönetmesinin mümkün olmadığı açıktır.
Bu örgütü emperyalist güçlerin yönettiği de aşikârdır.
Türkiye'de başaramadılar, aksine Türkiye birçok ülkede bu örgütle mücadele için yönetimleri uyardı ve bazı ülkelerde engellendiler.
Buna rağmen böylesi bir yapıyı emperyalistlerin başıboş bırakması düşünülemez.
Elebaşı öldü diye kimse bu örgütün bittiğini beklememelidir. Elebaşı zaten uzun zamandan beri hayattan kopmuştu ama örgüt faaliyet halindeydi.
Örgüt içindeki anlaşmazlıklar ebetteki örgütü olumsuz etkileyecektir ama örgütün bir başka kisve altında icrayı faaliyet ederek emperyalizme hizmetini devam ettireceğini gözden kaçırmamak gerekir.
Bu bağlamda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın "15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar İçişleri Bakanlığımızca FETÖ'ye yönelik; 178 bin 406 operasyon gerçekleştirildi. Biz durmayacağız, duraksamayacağız. Eli kanlı FETÖ'yle mücadelemizi aralıksız sürdüreceğiz." açıklaması;
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, "Karanlık örgütün lideri ölmüştür. Bu ölüm haberi bizi hiçbir zaman için bir rehavete, gevşemeye götürmeyecektir." demeci;
Ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un, "Ülkemiz aleyhine milli güvenlik sorunu olan bu örgütle mücadele FETÖ elebaşıyla sınırlı olmayıp, tüm unsur ve uzantılarıyla sürecektir!" açıklaması yöneticilerimizin teyakkuzda olduklarını göstermesi açısından fevkalade önemlidir.
Tabii ki elebaşının ölmesiyle bir yalan daha netlik kazanmış oldu. Örgüt mensupları FETÖ elebaşının mesih/mehdi olduğuna inandırılmıştı. Mesih/mehdinin misyonu dünyaya İslam'ı ve adaleti hâkim kılmaktı. Oysa mesih/mehdi zannettikleri adam zulmün zirve yaptığı bir dönemde öldü. Yani mesih falan değilmiş tam bir yalancıymış.
Belki bu yalanın ortaya çıkması cemaat içindeki samimi Müslümanların uyanışına vesile olabilir.
O yüzden Hakan Fidan'ın, '"Bu ölüm vesilesiyle artık onların üzerindeki büyünün kalkmış olması lazım ve kendilerini gittikleri ihanet dolu bu yanlış yoldan vazgeçmeye, devletlerinin, milletlerinin aleyhine çalışmaktan vazgeçmeye davet ediyorum. Bu yol iyi bir yol değil. Bu yolun sonu iyi bir son değil. Milletimiz, devletimiz her türlü terör örgütüyle olduğu gibi bu örgütle de mücadele etmeye devam edecektir. Artık yol yakınken dönmeyi bilsinler." uyarısı anlamlıdır.
Anlarlarsa!