Heybem dolu. Yazmaya niyetlendiğim konular iyiden iyiye ağırlığını hissettiriyor.
Bugün, Paris'te "Atatürk'ün kızlarına!" sarkanları yazacaktım.
Bir otoriteye ihtiyaç duyulmaksızın "özgürlük!" adı altında talep edilen çürümüş yaşamları tercih eden akademisyen Demirtaş'ın ve Ekrem Bey'in sakilâne tutumlarını yazacaktım.
LGBT ve pedofili merkezli Roblox oyununun engellenmesine karşı çıkan tipolojinin ruhsal gözetimden geçirilmesi gerektiğini; patolojik bir durum olduğunu yazacaktım.
Roblox ve Instagram akrabalığını anlatacak; Aytunç Altundal'ın, elli yıl önce 1974 yılında yayımlanmış "Türkiye'de Kadın" adlı kitabında, "Zihinsel ve ruhsal manipülasyonlarla "Feminist Hareket", "Kadın Hakları" gibi kavramlar "saptırmaca" ve "fesat"tır; fesat varsa, devlet de bunlara karşı senaryolar hazırlar. "Fesat"ın niteliği değiştikçe "Senaryo" da değişir." diye yazdığından bahsedecektim.
Konuları bir bütünlük içinde güzelce tasnif edecek, yerli yerine oturtacak; az biraz kulak çekecek, gösterilmeye çalışılanın sahtekarlık olduğunu feveran edecektim. Ama...
Bir kadın bunlara engel oldu!
Kemirgen düşüncelerle sabahın erken saatinde dünya telaşıyla evden çıktım.
Daha gün aydınlığının atmosfere hâkim olmadığı saatte, yolda ikaz mahiyetinde bir görüntüyle mahmurluktan sıyrıldım.
"Güneşin yakınlığını hissettirdiği bu yaz günlerinde arar olduğumuz serinliği şafak vaktinde hissedebiliyoruz" diye düşünürken yol kenarında ayakları çıplak, saçları esintiye rağmen kıpırdamayan, avuçları açık, yayılan egzoz isinden kararmış teninde gözleri parıldayan bir kadın!
Muhtemelen bir anne!
Acıkmış belli; doğru düzgün bir elbisesi yok! Ayaklar çıplak ve hareketsiz.
Gözleri boş bakıyor.
"Verseniz de olur vermeseniz de..." gibi bir ifadeyle gözleri yerde sürücülere bakmıyor bile, avucu açık...
Bir saate yakın görüntü aklımdan çıkmadı!
Kendi kendime hayıflanmaya ve kızmaya başladım. "Yahu be adam! Neyi kafana takıyor, neye bu kadar üzülerek kendini hırpalıyorsun ki!"
Ekrem Bey'in Paris'te yaptıklarını ve sosyal medyada Roblox oyunu için paylaştıklarını gördükçe;
"Bu zihniyete İstanbul'u teslim eden müdrike olamaz! Bunlar kendi evlatları pedofili gayyasına düşse Paris'i dahi yakarlar! Senin-benim, yani halkın çocuğu düşerse, "Umurumda değil. Şeytana destek olmakla mükellefim" derler.
Tıpkı Netanyahu'nun evladını kendi coğrafyasından uzakta tutarak korumaya çalışması gibi!" diye hayıflanıyor; bizimkilere kızıyordum. Oysa...
Yoldaki kadın, Anadolu'da yaşayan bir gencin bir hocama gönderdiği mektubu tedai ettirdi.
Yeniden mektubu okudum ve yeniden, yeniden irkildim!
"Lisans öğrencisiyim. Diyarbakır'da yaşıyorum. Siyaset burada yaşayan gençler arasında adeta bir virüs gibi yayılmış, buradaki Müslüman gençlerin başına bela olmuş bir iş bu. Öyle nüfus etmiş ki içimize; arkadaşlar yan yana gelince siyaset konuşmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Bizler Müslümanız... Bizim değerlerimiz var. Değerlerine sahip çıkamayan babalara, annelere sitemim var. Evde sürekli siyaset programları izleyen babalara sitemim var. Program bittikten sonra internette, sosyal medyada telefon aracılığı ile gündemi takip etmeye devam eden Müslüman babalara çağrım var. Altın günleri düzenleyen annelere çağrım var. Gündemi takip etmek için verdikleri özeni neden başta çocukları olmak üzere Müslümanlara göstermiyorlar? Okuduğunuz, izlediğiniz hiçbir haber, siyasetçiler üzerinde edinmiş olduğunuz hiçbir bilgi onlara yarar sağlamayacak. Edinmiş oldukları o bilgiler, kimseyi büyük sınavdan kurtaramayacak!"
Mektup epeyce uzun ancak bir kısmını buraya alarak; nefsim ve ders almak isteyenler için paylaştım.
Kültür, inanç, hedef, eğitim ve istihdam noktasında kısıtlı imkânların var olduğu bahanesiyle kendini yetiştiremeyen ve sadece siyasete payanda olma gayretiyle bu alanlarda ki savrulmaları, "Atatürk'ün kızlarına" sarkanları, Ekrem Beyi, Demirtaş'ı yeniden, yeniden düşündüm...
Bırakalım komedram kokan dava kavgalarını; her birimiz kendi alanımızda ki sevdamızın hakkını mutlak manada yerine getirsek kâfi.
LGBT, CHP, batıcıl köleler, diziler, oyunlar ve saire yüzünden ülkemiz yangın yerine dönmek üzere. Kimin haklı olduğunun kıymeti kalmayabilir!
Duruşlarını ve saflarını bozmuş, dava endişesi takım tutan fanatik taraftar gruplarının skor kaygılarından öteye gidememiş bir toplumun gayesi ne olabilir ki?
Ya da bir Müslümanın?
Yoldaki kadın...? Tabii ki hesap soracak!