Galatasaray, Juventus maçına çok hızlı başladı. Rakibini kendi sahasına hapsetti. Sürekli üstüne gitti. Juventus bildiğimiz, İtalyan futbolunu oynuyor. Yani savunmada kalabalık, kontraatakla gol arama...
Galatasaray 2 korner, 1 de 18’in hemen dışından faul atışı kazandı, bunların üçünden de yararlanamadı. Ligde seyredeceğimiz Galatasaray ile 31 dakika izlediğimiz Sarı-Kırmızılılar arasında her açıdan büyük fark var. Maça asılmak, yardımlaşma, bol pas yapma, kanatlardan hücum geliştirme, bu yıl boyunca hasret kaldığımız girişimlerdi. Maç oynandığı sürece, Riera belki de sahanın en iyisiydi. Herhalde devre arasında gönderileceğini bildiğinden, Şampiyonlar Ligi’nde muhtemel rakipleri için bir gösteri yapmak istemişti.
Ancak yoğun kar yağışı nedeniyle hakem maçın 33. dakikasında karşılaşmayı tatil etti. Fakat hakemin sahanın kenarına kadar çıkması, sahada bir kez topu zıplatmaması, kale önlerini yoklamaması biraz garip geldi. Çünkü zemini karla kaplı nice sahada yüzlerce maç oynanıyor. Burada ölçü, topun zıplayıp, zıplamadığı kale önlerinde gol vuruşlarına ya da paslara engel oluşturacak çamur tepeciklerinin oluşup, oluşmadığı... Hakem, bunlara bakmadı; maçı tatil etti.
Maç yarın mı oynanır, yoksa başka bir tarihde mi?
Henüz belli değil...
Ancak maç sonucu, çeyrek finale çıkacak 2. takımı belirleyeceğinden, Galatasaray ve Juventus’un bu hafta içinde sahaya çıkması gerek.
Kopenhag’ın Real Madrid’e yenilmesiyle Galatasaray, olumsuz bir sonuç alsa da Avrupa Ligi’nde yoluna devam edecek. Bu tür maçların belli bir ölçüsü olsa gerek.. Yani hangi hava koşullarında, maç tatil edilir bunu önceden belirlemek ve ilan etmek gerek.. Gerek stadı dolduranlar gerekse de maçı izleyenler, hakemin sahayı tam anlamıyla kontrol etmemesi sonucu maçı tatil etmesini garipsediler doğrusu..
İnsan ister istemez, çocukluk yıllarımıza ve Mithatpaşa Stadı’nda oluşan bataklıklarda oynanan futbol takılıyor. Öyle stadlar olsaydı, UEFA herhalde orda futbol oynatmaya izin vermez, “Buraya pirinç ekin” derdi.