Yazın etkisini iyice hissettiğimiz şu günlerde, büyük bütçeli Amerikan filmleri daha sık çıkıyor karşımıza. Bu yılın beklenen filmlerinden Dünya Savaşı Z-World War Z, yeni bir tür zombi-insan savaşını beyazperdeye taşıyor.
Zombi filmlerini korku türünün bir alt türü olarak ayırabiliriz. Ölümden sonra dönenler her vakit sinemanın ilgi alanının içinde yer aldı. Zombi diğer korku figürlerinden farklıdır. Mesela vampirler, kurt adamlar veya şeytan tabanlı filmlerden çok daha eğlencelidir zombiler. Üstelik siyasi alt metinleri daha güçlüdür. Zombi filmlerinin unutulmaz yönetmeni George A. Romero’nun bütün filmlerinde iktidar sahiplerinin zombiler yani işçi sınıfı tarafından yenildiğini, yok edildiğini seyredebiliriz. Romero dışında da birçok ünlü yönetmenin zombi filmi çektiğini gördük. Mesela Danny Boyle’un 28 Gün Sonra’sı, Paul W.S. Anderson’ın Resident Evil serisi. Bunların en ayrıksı olanlarından biri de Nisan ayında seyrettiğimiz Jonathan Levy’nin çektiği Warm Bodies’ti. Zombi olan bir gencin, güzel sarışın bir kıza aşık olmasıyla insanlaşmasını anlatıyordu. Kısacası zombi sinemada öyle bir enstrüman ki istediğiniz yerden çalabiliyorsunuz. Bu hafta vizyona giren Dünya Savaşı Z her ne kadar kendini zombi filmi olarak tanımlamaktan kaçınsa da kült bir zombi filmi diyebilirim. Evet, bazı yenilikler var filmde. Mesela yavaş hareket etmelerine alıştığımız zombiler inanılmaz hızlı! Üstelik ne kilitli kapılar ne de yüzlerce metrelik duvarlar onları engelliyor. Filmin kadrosu çok iyi; Brad Pitt gibi bir yıldızın yanında İtalyan sinemasının yükselen ismi Pierfrancesco Favino, Alman sinemasının tanınmış aktörü Moritz Bleibtreu, televizyon dizisi The Killing’den hatırlayacağınız Mireille Enos...
ASYA’YA GİDECEKSİN
Konusunu kısaca aktarırsak... Asya’da ortaya çıkan bir virüs bütün dünyayı etkilemiştir. Virüs insanları çıldırtıp başka bir yaratık haline getirir. Birbirlerine saldırmaya başlarlar. Isırılan kişi 12 saniye içinde değişim geçirmekte ve etrafında hareket eden ne varsa onu ısırmaya, parçalamaya çalışmaktadır. Gerry Lane, karısı Karen ve iki kızı ile normal bir güne uyanır. Kızlarını okula, eşini de işine bırakmak için arabayla yola çıkar ve trafiğin tıkanmış olduğunu görür. Geçen zaman problemin sadece trafik olmadığını gösterir, Lane ailesine... Virüs yayılmış ve insanlık yok olmak üzeredir. Gerry eski bir hükümet ajanı olduğu için teşkilat bu acil durumda onu tekrar çağırır. Savaş gemilerinde yaşayan hükümet Gerry ve ailesini şehirden kurtarır ama ondan bir beklentileri vardır. Bir profesörle hastalığın başladığı Asya’ya gidecek, virüsün kaynağını bulacaktır. Eğer görevi kabul etmezse, ailesiyle beraber gemiden çıkarılacaktır.
YÖNETMEN İYİ İŞ ÇIKARMIŞ
Filmin çekimleri ve özellikle kurgusu beni çok etkiledi. Bu iki öğe bütün yapımı normal bir zombi filmi olmaktan çıkarmış, türe
yeni özellikler ekleme başarısını göstermiş. Brad Pitt de başarılı bir performans göstermiş. James Bond filmi Quantum Solace, Finding Neverland ve Monstar’s Ball gibi birbirlerinden çok farklı yapımların yönetmeni olan Marc Foster’ın çok başarılı bir iş çıkardığını söylemeliyim. Herkesin birbirini yediği şu günlerde gelin insan yiyen zombileri seyredelim. Belki kafamızı dağıtırız...