19. İstanbul Tiyatro Festivali 9 Mayıs - 5 Haziran tarihleri arasında kentin birçok merkezinde kapılarını sanatseverlere açıyor. Shakespeare’in 450. doğum yılı vesilesiyle birçok oyununun yeni ve farklı yorumları sunulacak Festival’de. Bu oyunlar arasında “Bir Yaz Gecesi Rüyası” iki önemli yabancı topluluğun gözdesi. Festival’in ise her gecesi bizim için bir rüya!
Polonya - Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü etkinlikleri kapsamında 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışını da bir Polonya oyunu yapacak. Dorota Maslowka’nın günümüz medyasının ve popüler kültürün çirkin dilini, ayrımcılığı ve kimlik meselesini eleştiren absürd komedisi “Ne Yaptıysak Nafile...” Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ni kahkahalarla çınlatacak! Yönetmenliğini Polonya’nın önde gelen tiyatrocularından Grzegorz Jarzyna’nın yaptığı oyun 10 Mayıs’ta da izlenebilir.
Festival’in son haftasına da 31 Mayıs’ta yine bir Polonya topluluğunun gösterisi damgasını vuracak:
2010 yılında dansçı ve koreograf Izadora Weiss’ın genç meslektaşlarıyla birlikte kurduğu Baltık Dans Tiyatrosu, Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası” yorumunu Harbiye Muhsin Ertuğrul’da aynı gün iki temsilde göreceğiz. Dance Europe Dergisi’nin 2013’ün en iyi prömiyeri seçtiği “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nın müzikleri ülkemizde çok sevilen müzisyen Goran Bregoviç’e, kostümleri ise Polonya’nın ünlü modacılarından Gosia Baczynska’ya ait.
Shakespeare yılı söz konusu olunca Festival İzleyicilerine hakiki bir şölen sunmak için çaba sarf etti: Üstadın oyunlarının yenilikçi yorumlarıyla tanınan Propeller Theatre Company’yi British Council’ın üç yıl sürecek Shakespeare Programı kapsamında ilk kez İstanbul’da ağırlamayı başardı. Propeller’dan yine “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nı ve “Yanlışlıklar Komedyası”nı izleyecek tiyatroseverler. Her iki oyunu da sahneye koyacak olan, topluluğun sanat yönetmeni Edward Hall 19. Festival’in Onur Ödülü’nü 24 Mayıs’ta Harbiye Muhsin Ertuğrul’daki birçok farklı sanatla harmanlanan, farklı müzik türleri kullanılan “Bir Yaz Gecesi” temsilinin ardından alacak.
Festivalin en sevindirici yanı ise ağırlığın genç tiyatro topluluklarımızın birbirinden ilginç oyunlarında olması. Bazılarının kendi çabalarıyla açtıkları salonlarda, bazılarının Şişli Blackout gibi AVM içindeki mekanlarda sürdürdükleri çalışmalar sayesinde İstanbul’un gösteri sanatları alemi renklendi. Artık onlarca farklı topluluk faaliyet gösteriyor İstanbul’da. Stüdyo Oyuncuları, DOT, Talimhane Tiyatrosu, Tiyatro Avesta, Tiyatro Artı, Altıdan Sonra Tiyatro, İkincikat, Ekip derken yeni isimler çıktı karşımıza: Toksikoman Kolektif, Motto Dans Kolektifi, Budala Sultan Kolektifi, Derma Çatma Kolektif... Bu “kolektif” anlayış(ı) düşünsel açıdan sağlıklı bir üretime işaret ediyor, kanımca.
Festivalin basın toplantısında Onur Ödülü alan Dikmen Gürün’ü bu noktada saygıyla selamlamamak mümkün değil. Festivale emek verdiği 20 yılın ardından kendi isteğiyle görevden çekilen ve yerini Leman Yılmaz’a devreden Dikmen Gürün tam da bu hedefle yola koyulmuştu. 1993 yılında yeniden yapılandırması için Tiyatro Festivali direktörlüğüne getirilen Gürün, bu etkinliğin kendi topluluklarının gücüyle uluslararası arenada varolabileceğini savunmuş ve stratejisini bunun üzerine kurmuştu. Ne kadar ileri görüşlü ve haklı olduğunu bugün de görüyor ve takdir ediyoruz. Yerli topluluklarla işbirliği yaparak, yerli yapımları teşvik ederek, alternatif mekanların açılmasına olanak sunarak festivale boyut kazandırdı. Dünyaca ünlü tiyatro sanatçılarının Türkiye’de çalışmalarını, Türk topluluklarla işbirliği yapmalarını sağladı. Birçok önemli projeyi hayata geçirdi.
İzlediğiniz her temsilin sonunda ellerinizi bir kez de Dikmen Gürün için çırpın. Renkli rüyalar!