Halk TV'de İmamoğlu'nun Beylikdüzü Yaşam Vadisi buluşmasını izledim. Benim izlediğim 15 dakikalık bölümde ceketini, kravatını çıkardı, kolları sıvadı, şovunu yaptı... "İyilik kazanacak, demokrasi kazanacak, 16 milyon İstanbullu kazanacak. İsraf değil, bereket getirdik" gibi cümleleri peş peşe söyledi.
Kitleye "İsraf mı bereket mi?" diye sordu?
Kitle "Berekeeeett" diye bağırdı...
"Makam mı, gönüllere girmek mi?" diye sordu.
"Gönüllere girmeeeek" diye cevap geldi.
"Engellemeler beni yıldıramadı. Onların kötülüklerine, kötülük yaptıklarına pişman edeceğim" dedi. "İstanbul'un ağacına çiçeğine sahip çıkmak için buluştuk, hepinizi çok seviyorum" gibi ifadeler kullandı. Herkes alkışladı. Cumhur İttifakı'nı "İstanbul'a ihanet etmekle" suçladı.
Meydandakilere yuhalattı. "Özgürlük ve cumhuriyet yolunda Mustafa Kemal'in yolundayız" gibi mesajlar verdi. Açık söylemem gerekirse ben kendi adıma bir iletişim uzmanı olarak şoke oldum. Hiç böyle bir seçim konuşması izlememiştim.
Zira ben saf saf İstanbul'un sorunlarıyla ilgili bir kelam eder mi diye bekledim? Yok, ne gündeminde kentsel dönüşüm var, ne deprem var, ne ulaşım çilesi. Ne de dağ gibi sorunlar İmamoğlu'nun gündeminde yok. "5 yıl boyunca Atatürk'e, Fatih Sultan Mehmet'e layık olmak için çok çalıştım" gibi ifadeler kullandı. Biraz ağır kaçabilir ama İmamoğlu, aslına bakarsanız "rabarba" yani kuru gürültü diyebileceğimiz bir konuşma yaptı.
"Güler yüzünüzle kazanacağız", Nazım'ın dediği gibi "Kötülüğe karşı direniyoruz" gibi ifadeler kullandı.
"Adalete, demokrasiye susamış bir Türk gençliği olarak kazanacağız",
"Yaşasın cumhuriyet, yaşasın cumhuriyet" dedi. Sonra da konuşmasını bitirip gitti.
YOLUNU KAYBEDEN KİM?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeniden Refah Partisi'nden istifa edip, AK Parti'ye geçen Suat Pamukçu'ya rozetini "Yeniden İstanbul Buluşması"nda taktı. YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan bu duruma "Birileri mal bulmuş mağribi gibi yolunu kaybetmiş bazı şahıslara rozet takıyorlar" sözleriyle tepki gösterdi.
Peki ama gerçekten yolunu kaybeden kim?
Rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan'ın hayalini kurduğu dev projeleri, büyük işleri, kalkınma hamlelerini gerçekleştiren Erdoğan'ın bizatihi kendisi değil mi? 28 Şubat zihniyetiyle mücadelesi, vesayet zincirlerini kırması, 86 yıl sonra Ayasofya Camii'ni ibadete açması... Listeye siz de aklınıza gelenleri ekleyebilirsiniz. Yani soru şu; "Milli Görüş gömleğini kim giyiyor?"
DEM'lenen CHP'lilerle kucaklaşanlar mı? Yoksa millet, memleket, devlet için yeril seçimde bile 52 miting yapan, il il koşturan ve Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesine taşımaya çalışanlar mı?
Ya da soruyu şöyle soralım:
Mayıs ayında Cumhur İttifakı ile yürüyen ve o dönem sırf bu yüzden CHP medyasında yerden yere vurulan Fatih Erbakan'a şimdi o ekranlar sonuna kadar neden açılıyor? CHP'liler gerçekten Erbakancı mı oldular?
Yoksa plastik bir bardak, çatal, gibi "kullan at" bir seçimlik bir malzeme olarak mı görüyorlar? Dedim ya ortada cevaplanması gereken çok soru var?
Örneğin Rahmetli Erbakan'ın en yakınındaki isimlerden biri olan YRP MKYK üyesi Abdurrahman Akyüz'ün, "Erbakan hocamız yaşıyor olsaydı İstanbul'da Murat Kurum'un kazanması için çalışırdı" sözlerini nereye koyacağız? Ve bu sözlerden hemen sonra parti yüksek disiplin kuruluna sevk edilmesini. Mesele parti disipliniyse, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan da "İstanbul'da İmamoğlu kazanır" açıklamasıyla kendi partisinin adayına taca atmamış mıydı?
Neyse soru çok. Millet bu soruların cevabını pazar günü sandıkta verecek.
Hepimiz de o cevaba saygı göstereceğiz...
"FIRILDAK OLMAK"
Bugünlerde söyledikleri çok daha anlamlı geliyor insana.
"Bir saniyesine hükmedemediğimiz bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok"
Büyük Birlik Partisi'nin şehit lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun şüpheli bir şekilde düşen helikopterde aramızdan ayrılmasının üzerinden 15 yıl geçti.
Ve yerel seçim öncesi siyasi ikbal, koltuk, makam uğruna fırıldak gibi dönenleri gördükçe Yazıcıoğlu'nun siyasetteki yiğitliği, duruşu insanı hüzünlendiriyor.
28 Şubat gaddarlığının kol gezdiği günlerde Yazıcıoğlu,
"Müslümanların iktidarını önlediniz sözünü size söyletmeyeceğim" demiş, Erbakan'ın yüzünü güldürmüştü.
Erdoğan, yayımladığı taziye mesajında bu duruşa dikkat çekti.
"Yazıcıoğlu'nu her zaman cesaretiyle, yiğitliğiyle, dava adamlığıyla ve millî irade yanındaki sarsılmaz duruşuyla hatırlayacağız" diye yazdı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'nin son yaptığı açıklamayı izlerken dava adamlığı meselesini bir kez daha düşündüm.
Zira Özhaseki, bu seçimde yaşadıklarını şöyle anlatıyor.
"İnsanoğlu'nun başına gelebilecek en büyük imtihanlardan biri Hubb-i Riyaset, yani baş olma sevdası, bu hastalık aslında. Gittiğim yerlerde son dönemde 'Beni aday koymuyor musunuz? Ben de gider şu partiden aday olurum' diyenlere rastladım. Kürsüden dedim ki, insafsızlar ben sizin Cumhurbaşkanımıza 'Allah benim ömründen alsın size versin' diye yalakalık ettiğinize şahidim. Bu ne nefs sizdeki diye seslendim"
Yani sözün özü AK Parti şu anda aynı zamanda ikbal, koltuk, makam uğruna bir anda saf değiştirenlerin sancısını da yaşıyor. Ama biz yazıyı yine Yazıcıoğlu'nun sözüyle bitirelim.
"Bir saniyesine hükmedemediğimiz bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok."
Zira siyaset mezarlığı fırıldaklarla dolu.
Ve onları hatırlayan dahi yok...