Fırsatçılar size sesleniyorum. Yine hüsrana uğradınız. Yine başınızı ellerinizin arasına aldınız.
Bir kez daha şok yaşıyorsunuz.
Uğradığınız hayal kırıklığı o kadar büyük ki sözleriniz istemsiz dökülüyor dilinizden, kaleminizden.
Manşetinizde “eyvah başkanlık geliyor” diyorsunuz.
Köşelerinizde “artık yeni anayasanın, sistem değişikliğinin önünde engel kalmadı” yazıyorsunuz.
Oysa bu başlıklar, bu yazılar sizin temenninizin ötesinde bir şey değil.
Bu başlıklar gösteriyor ki siz Davutoğlu’nu başkanlık sisteminin gerçekleşmemesi için en büyük umudunuz bellemişsiniz.
Oysa Başbakan Davutoğlu’nun, “Başkanlık için kapı kapı dolaşacağız”, “Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi ilk ve en önemli icraatımız olacak” dediğini en iyi siz biliyorsunuz.
Ektiğiniz nifak tohumlarının zaman zaman uç verdiğini zannettiğiniz anda yüklendiniz. O zehri bünyesine alanlara ekranlarınızı açtınız, manşetlerinizi önüne serdiniz. Yeter ki Ak Parti bölünsün, Erdoğan zayıflasın istediniz.
Bu vaadinize kanan Ak Parti’liler oldu ama cirmi kadar yer bile yakamadılar.
En büyük umudunuz Davutoğlu’ydu. Sandınız ki destek verir, arkalarsak, kucak açarsak Ak Parti içinde bir güç bölüşümü sağlar, bir ayrışmada “derin çatlaklar” oluştururuz.
Davutoğlu’nun Salı günü grupta yaptığı konuşmadan bu umudunuzu canlandırdınız, heyecanlandınız.
Rıdvanvari “gol geliyor” dediniz. Haksız da sayılmazdınız. O gelen gol oldu ama rakibinizin kalesine değil kendi kalenize.
Dün Başbakan Davutoğlu kürsüye çıktı. Sizin değil ama ülkenin geri kalanının tahmin ettiği konuşmayı yaptı. “Ak Parti’nin neferiyim, ülkemin geleceği için çabalayacağım” dedi.
Oysa siz başka bir şey duymayı hedefliyordunuz. Davutoğlu’ndan ikinci Arınç çıkışı umdunuz.
Hayalkırıklığınız, ağzınızın açık kalmasının belki de bir nedeni buydu.
14 yıldır deniyorsunuz. Çatlak, yarık, yarılma, kaos, kavga çıkarmak için çabalıyorsunuz. Sizi gören Ak Parti uzmanı, hadi geçtim Ak Parti’yi, politika uzmanı sanır. 14 yıl boyunca tüm öngörüleriniz boşa çıktı. Çünkü bilgi sahibi değilsiniz. İçi boş lafları fikir diye yutturmaya çalışıyorsunuz.
Oysa Ak Parti’yi biraz bilebilseniz, biraz araştırma zahmetine girseniz anlayacaktınız. Ak Parti’den bir ANAP, bir DYP olmayacağını, CHP’ye, HDP’ye ya da MHP’ye benzemediğini fark ederdiniz.
Ak Parti’nin doğal bir lideri olduğunu ısrarla görmek istemediniz. Ak Parti kadrolarının sadece partinin değil, ülkenin neferi olduğunu kabullenemediniz. Kasetlerle dizayn edilebilecek, montajlarla korkutulacak bir parti sandınız.
En büyük hatanız ise Ak Parti’yi sadece bir siyasi parti sanmanızdı. Oysa Ak Parti demek bu zamana kadar yok saydığınız, görmezden geldiğiniz “sessizlerin sesi” demekti. Ak Parti demek Recep Tayyip Erdoğan demekti ve Ak Parti demek aslında Türkiye demekti.
Tüm bu gerçeklere kör olunca artık saymaktan vazgeçtiğimiz hayal kırıklıklarınıza, tükenmişliğinize bir yenisini daha eklediniz. Bu kafayı değiştirmediğiniz sürece tedavi olmanız bile mümkün değil.
‘Partilere karışmayın’
Oldu. Bir başka emriniz var mı Selin Hanım diyesi geliyor insanın.
Kaybedenler kulübünün bir başka umut kaynağıdır CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke.
Erdoğan’ın partilerin iç işlerine karışmasına karşıyım demiş.
İyi de Ebedi Şef’in, Milli Şef’in, Özal’ın, Demirel’in, Sezer’in yaptığı neydi?
Hadi Sezer hariç diğerlerinin “içişlerine karıştıkları partilerinin” üzerinde hakkı var diyelim. Peki neden kendi partine bir şey diyemiyorsun? “Partime müdahale edilip kasetle Genel Başkan atanmasına da karşıyım” diyebiliyor musunuz?