Yunus Emre'nin deyimiyle "Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan" ya da Aşık Veysel'in deyimiyle "İki kapılı bir handa gidiyoruz gündüz gece" misali ömür defterinden her gün yapraklar koparıyoruz. Hepimizin bir acelesi var, hızlı hızlı tüketiyor, yaşıyoruz. Eyvallah da bu telaş bu koşturmaca nereye? 50'ye merdiven dayarken insan, bu tür düşünceleri daha sık dolaştırıyor aklında... Peki, durup dururken benim aklıma niye geldi derseniz hemen söyleyeyim.
24 TV 17 yaşında...
Kapıdan adım attığımda 8. yaş günü kutlaması vardı. Hatıra olarak bir anahtarlık vermişlerdi. O günler geldi aklıma.
Yıllar su gibi akıp geçmiş.
24 ekranında neler yaşadık neler...
Açıkçası 17/25 Aralık kumpası,
FETÖ'cülerin işgal planları,
15 Temmuz darbe girişimi,
Sınır ötesi operasyonlar,
Ekonomik sorunlar,
Kovid-19 salgını,
Rusya-Ukrayna Savaşı,
Enerji krizi,
Asrın felaketi,
İsrail'in Gazze'deki katliamları ilk aklıma gelenler...
Arada çok sayıda seçim, siyasi kriz, gerilim, sevinçler, felaketler...
Tabii sayısız sevinçler de yaşandı.
Teknolojik devrimlere imza atıldı.
En son olarak uzay yolculuğumuz başladı.
İnsan içinden "Daha ne yaşayabiliriz?" diye düşünüyor zaman zaman.
Biz bir haberci olarak bu yoğun gündemi size aktarıyoruz.
Yoruluyoruz elbette ama insan işini severek yapınca bu aynı zamanda tatlı bir yorgunluk oluyor.
Bu satırları yazarken az önce aklıma geldi.
Bu zorlu yıllar "Erdoğan'ı nasıl etkiledi acaba?" diye düşündüm.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan bu zorlu gündemi ve daha fazlasını bizzat yaşadı, mücadele etti, zor kararlar almak zorunda kaldı. Sizden ricam, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bizler gibi bir insan olduğunu, duyguları, sevinçleri, öfkeleri yorgunlukları, hataları olduğunu unutmayın. Ama en çok da şunu unutmayın. Hatasıyla günahıyla sevabıyla Erdoğan bu ülke için ölmeyi göze almış bir lider ve sırtını her daim milletine yasladı, milletten başka güç tanımadı. Zira Erdoğan ülkesini de milletini de büyük bir aşkla seviyor. Belki de bu yüzden yorulmak nedir bilmiyor. Biz de bu aşka inandığımız için 24'te dilimiz döndüğünce hatasıyla sevabıyla bu davayı anlatmaya çalışıyoruz. Yazıyı rahmetli halk ozanı Neşet Ertaş'ın deyimiyle bitirelim "Aşk ilen koşan yorulmaz"
Takdir milletin elbette...
"ASLA HESAP ÖDEMEM"
Sosyal medyadaki tartışmayı görünce beni de bir düşünce aldı.
"Asla hesap ödemem. Erkek ödemeli" diyen kadın haklı mı haksız mı bilemedim? Zira kendisine hesap ödetmeyen birisini bulduysa neden ödesin? Ama bedava peynir de fare kapanında olur. Yani hesabınızı ödeyen kişinin bazen "duygusal!" bir hesabı, beklentisi de olabilir. Yani sonra bir hesaplaşma içine girmek zorunda kalabilir en hafif anlamda bu jest karşısında ezilebilirsiniz. Ayrıca hesabı karşıya "kitleme" anlayışıyla size yaklaşan biriyle zaten ne kadar yol alabilirsiniz ki? 90'lı yıllarda "Erkek adam hesap ödetmez" anlayışı hakimdi. Ama o dönemki kızlar da simit de olsa sizinle paylaşırdı. Tabii devir değişti, yıllarla birlikte bu anlayış da. Gençler arasında tek tek hesaplayıp, "Alman usulü" ödeme durumu var. Bana sorarsanız ben davet edenin ya da ekonomik durumu iyi olanın ödemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun kadını erkeği olmamalı... Tabi bir de Cem Yılmaz'ın gösterilerinde anlattığı gibi arkadaşlar arasında bilek güreşine varan bir hesabı "ben öderim, benim olduğum yerde kimse hesap ödeyemez" kavgası var ki, Allah herkese böyle dostlar nasip etsin
"ÖNCE İŞÇİNİN HAKKINI VER"
İBB'ye yani İmamoğlu'na bağlı İSTON VE İSBAK çalışanlarının bana yolladığı mesajı tek bir harfine bile dokunmadan sizinle paylaşıyorum.
"İbrahim Bey, bizi 4 yıldır asgari ücrete mahkum ettiler. Yapılan sözleşmede ağustos 2023 net maaşa 100'de 90 zam yapılacak yazmasına rağmen en düşük ücret olan 11402 TL'yi baz almayarak zam uygulandı. Ve bu durum 2023 Eylül ayından beri bu şekilde. Bizim Eylül'den bu yana 21 bin 663 TL almamız gerekiyor. Lakin bize 17 bin 841 TL net ücret ödemesi yapıyorlar."
Muhalefetin asıl çıkmazı da bu aslında uzun uzun çalıştaylar yapmalarına, analizler, değerlendirmeler, anketler düzenlemelerine gerek yok. İşe önce sözlerini tutarak başlamalılar. Hükümete emekliye en az 25 bin lira maaş vermesini tavsiye edenlerin çalışanlara hak gördüğü buysa, benim için sözün bittiği yer de burasıdır. Takdir sizin.
Merak edenler için bu da sözleşme linki...
https://www.facebook.com/story.php?story_fbid=713058040871284&id=100065012828948&mibextid=qi2Omg