Mersin'in maça başlayış havası, açık bir tehdit içeriyordu. O kadar ki, ilk 7 dakika içerisinde oluşturduğu 5 pozisyonla; yalnız Beşiktaş'ı değil, hepimizi şaşırttı. Adamlar ne yapsın; ligin dibine çöreklenmiş olmanın içgüdüsel isyanıyla, battı balık yan gider moduna girdi.
İlk 15 dakika, net bir şekilde Mersin baskısı altında geçti. Beşiktaş, köşeye kıstırılmış gibiydi ama; panik duygusuna esir düşecek bir zaaf göstermedi. Önce neler olduğunu anlamaya çalıştı, sonra oyunu dengeledi ve öne geçen taraf o oldu. Ama açıkça itiraf etmek lazım; top havadayken Fernandes'in koluna iki kez temas etti. Başka hakem olsa, o golü vermeyebilirdi.
***
Maç da çok güzel hareketler oldu. BKM'den değil, Beşiktaş'tan Ersan Gülüm; takımının bir atağında öne çıkmışken; anında kendi görev bölgesine döndü. Tam o sırada etkin olmaya başlayan bir Mersin kontratağı vardı. Ersan kalecisinin kontrolsüz bir şekilde ileri çıktığını görünce; pozisyonun nasıl gelişeceğini beklemeden, tehlikeyi sezip boşta kalan kalesine yöneldi. Bu muhteşem önsezi, Beşiktaş'ı mutlak bir gol yemekten kurtardı. Ersan final hamlesiyle topu uzaklaştırdı. Günün hareketiydi, bravo!
***
Başka güzel hareketler de oldu. Nduka'nın Beşiktaş ceza sahası içinde zarif çalımları... Holosko'nun bilek hareketiyle çıkardığı şaşırtıcı pas... Niang'ın rakip kalede gol ararken, 30 saniye sonra kendi savunma bölgesindeki müdahalesi ile kritik bir atağı kesmesi... Fernandes'in feyk atarak rakibin dengesini bozması ve topu bilekle yana çekip zekice ortalaması... Bunlar yazınca değil, görünce güzel!
Güzellikler karşılıklı olunca, goller de karşılıklı oldu ama; Nobre'nin kendi kalesine gol atması, ince bir ironiydi.
Mersin'de Nobre dahil; Nduka, Culio, İvan de Souza etkili oynadı. Beşiktaş'ın canını sıktılar. Beşiktaş ise; (Belki Niang hariç) özellikle ve mutlak şekilde öne çıkan adam olmadan, kendi aralarındaki soğukkanlı entegrasyonla doğru rotayı buldular. Çakı gibi değildiler ama, takım gibiydiler.
Anlayan anladı.