Ersun Yanal olayında, her iki tarafın da haklı ve haksız oldukları yanlar var... Aziz Yıldrım’ın “Beşiktaş’tan 20, G.Saray’dan 12 gün sonra sezon açılışı yapan takım; ekstradan ve işler pek de iyi gitmezken, 2.5 gün izin yapamaz” demesi doğru. Ama hocayı saf dışı bırakarak, futbolcularla toplantı yapması ve izni kaldırması kabul edilemez. Bu davranış, teknik direktör otoritesini dinamitlemek demektir.
Aslında işi istifaya götüren nedenler, sadece bunlarla sınırlı değil... Yanal’ın özel hayatındaki düzensizlik ve kamp yapılan otele bayan arkadaşını aldığı iddiaları, ilişkinin kopmasını hızlandıran gelişmelerdi. Başkanın, “Bu takım hocasız da şampiyon olur” demesi ise; konuya gayrı ciddi bir yaklaşımdır. İşi sulandırmaktır.
* * *
Ersun Yanal geç kalmış istifasında, “Kalsaydım, futbolcularımın yüzüne nasıl bakardım?” dedi ama, 45’er dakikalık Soma maçlarında sahaya çıktı. Demek ki bakabiliyormuş... Bana göre, toplantıya alınmadığı andan itibaren görevini bırakmalıydı. Zamanlama hatası yaptı.
Bu olay oldu, bitti, kapandı... Artık geriye dönüş yok. Benim dikkatimi çeken başka bir şey var. Başkan Aziz Yıldırım, neden herkesle sorun yaşıyor?
Aykut Kocaman’la anlaşamadı.
Alex’le ipleri kopardı.
Ersun Yanal’ı gitmeye mecbur bıraktı.
Federasyonla kavgalı.
Kulüpler Birliği ile anlaşamıyor.
Naklen yayın havuzuna karşı.
Medyayla hep dalaşıyor.
UEFA’yla anlaşamıyor.
FIFA’yla barışamıyor.
CAS’la savaşıyor.
Türk yargısı ile başı dertte.
Bazı dava arkadaşlarından bile koptu.
* * *
Bu kadar çok insanla ve kurumla uyumsuzluk yaşayan bir kişi; herkes kötüyken tek başına hep iyi ve hep haklı kalamaz. Aziz Yıldırım yıllardır uyguladığı otokrat, baskıcı, hükmedici, nemrut, hoşgörüye ve uzlaşmaya kapalı, huysuz, ben bilirimci, ilkeye değil inada dayalı yönetim tarzıyla; her şeyle ve herkesle kavgalı oldu.
Artık aynayı eline alıp, kendisiyle yüzleşme zamanı geldi ama; ne yazık ki aynası yok. Biri sevabına uzatsın.