Dünyada ÖSYM benzeri kurumlara bakıldığında (ör. ETS, ACT), bu tür kurumların iki ana işlevi olduğu görülmektedir. Birincisi, adayların seviyesini ölçme yani sınav yapma; ikincisi, sınav sonuçlarını analiz yani değerlendirme.
Bu açıdan bakıldığında ÖSYM’nin bugüne kadar ağırlıklı olarak sınav yapma (ve yerleştirme) işlevi ön plana çıktı. Dahası, ÖSYM bu işlevi yerine getirirken, yerinde saymamakta. Bu vesileyle, kendini sürekli yenilemeye çalışan ve sınav sonuçlarını hızlı bir şekilde açıklayan ÖSYM’yi tebrik ederim.
Ancak, ÖSYM’nin veri analizi ve değerlendirme boyutu, bugüne kadar maalesef geri planda kaldı. ÖSYM’nin sınav yapma boyutu, adayları doğrudan ilgilendiren bir husus. Sınav sonuçlarını analiz ve değerlendirme boyutu ise daha ziyade araştırmacıları ve karar alıcıları ilgilendirmekte. Çünkü sınav sonuçlarının analizi, eğitim sisteminin bir fotoğrafını sunmakta ve müdahale edilmesi gereken noktaları gösterebilmekte. Bu veri ve analizler, özellikle MEB ve YÖK gibi eğitim sisteminin yönetiminden sorumlu kurumların iyileştirme çabalarına ışık tutabilmekte.
Bu genel değerlendirmeden sonra, ÖSYM tarafından yayınlanan verileri değerlendirip, ÖSYM’nin bundan sonra yayınlaması gereken istatistiklere eğilelim.
Açıklanan istatistikler
ÖSYM’nin 2014 YGS sonuçlarını, 2012 ve 2013 sonuçlarıyla karşılaştırmalı olarak sunması, yıllara göre barajı geçen aday sayısı gibi hususları kolayca değerlendirme imkânı sunmakta. Buna göre, 2014’te tüm testlerdeki toplam doğru sayısı ortalamaları, önceki yıllara göre artmış görünmektedir. Bu, bu yılki soruların daha kolay olduğu şeklinde de yorumlanabilir. Bunun sonucunda da, YGS’de 140 ve 180 barajlarını geçen aday sayısı, önceki yıllara göre önemli ölçüde artmış görünmektedir.
2014 sonuçlarına cinsiyet açısından bakıldığında, barajı geçenlerin oranı açısından (önceki yıl olduğu gibi) kızların erkeklerden daha başarılı olduğu görülmektedir.
Böylece, 140 barajını geçerek ön lisans programlarını ve 180 barajını geçerek lisans programlarını tercih edebilecek veya ikinci basamak sınavına girebilecek olan aday sayısı artmış durumda. Yeni üniversitelerin açıldığı ve kontenjanların YÖK tarafından gittikçe artırıldığı göz önüne alındığında, barajları geçen aday sayısının artmasının yerleştirmelere oldukça olumlu yansıyacağını düşünüyorum.
Açıklanması gerekli istatistikler
Birçok gazetede, 2014 YGS’de devlet liselerinin özel liselerden daha başarılı olduğu haberi yapıldı. Aslında ÖSYM’nin açıkladığı verilere dayalı olarak, böyle bir şeyi söylememize imkân yok. Çünkü ÖSYM lise türlerine göre sonuçları açıklamadı.
ÖSYM’nin önümüzdeki günlerde, en azından şu istatistikleri de yayınlamasının oldukça faydalı olacağını düşünüyorum: Cinsiyete göre test ve YGS puan ortalamaları; iller bazında test ve YGS puan ortalamaları; lise ve program türüne göre YGS puan ortalamaları.
ÖSYM’nin geleceği
Sanıyorum meramım anlaşılmıştır: ÖSYM kendini yenilerken ve sonuçları daha hızlı yayınlarken, veri analizi ve değerlendirme konusunu da asla ihmal etmemeli diye düşünüyorum.
Bu arada, ÖSYM’nin YGS’de Türkiye birincisi, ikincisi vs. olan adayları, adaylardan izin almadan açıklamaması, benim yıllardır savunduğum doğru bir uygulama. Sınav sonuçlarının sürekli birinciler üzerinden ele alınması, Türkiye’deki çarpık eğitim sisteminin ve medyanın sonucu. Medyayı değiştiremeyiz; birinciler bulunur ve haber yapılır. Ancak, pedagojik olarak, ÖSYM’nin görevi, iki milyon adaydan sadece üç beş tanesini başarılı ilan etmek değil; herkesin seviyesini belirlemektir. Dünyada ACT gibi saygın ölçme kurumları tarafından sınav birincilerinin açıklanması gibi bir şey söz konusu değil!
Dünyadaki sayılı ölçme ve değerlendirme kurumlarından biri olmak isteyen ÖSYM, eleştirilse de, kendini yenilemeyi ve takipçilerini şaşırtmayı sürdürmeli bence. Zira sistemimizin hâlâ eksikleri var. Yeter ki, uluslararası uygulamalar ve bilimsel ölçütler esas alınsın.