Halil Umut Meler'e yapılan alçak saldırının ardından yaşananlar açıkçası beni iyiden iyiye umutsuzluğa sevk etti. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin, her tarafından yapmacıklık akan "yeterrrrr" serenadının ve TFF dışındaki tüm futbol paydaşlarını suçlayan açıklamasının ardından Kulüpler Birliği de bir açıklama yaptı. Başkan Ali Koç yaşanan tabloda herkesin payı olduğunu ve kimsenin sorumluluk almaktan kaçmaması gerektiğini söyledi. Ardı ardına yapılan bu iki açıklama bir arada değerlendirildiğinde son derece çarpıcı bir durum ortaya çıkıyor. TFF, kendisi dışındaki tüm futbol paydaşlarını olayda sorumlu görürken; Kulüpler Birliği, sorumluluğu TFF dâhil tüm paydaşlara yüklüyor. İki açıklamanın ortak noktası, kulüplerin yaşanan olaydan sorumlu oluşu. Eğer Ali Koç, sehven bu şekilde bir açıklama yapmadıysa Halil Umut Meler'e yönelik saldırı ile sonuçlanan süreçte kulüplerin sorumluluğunu da kabul etmiş oluyor. Bence Ali Koç, bugün okuduğunda açıklamasının bu bölümüne yeni bir izah yapmak zorunda hisseder kendisini. Aksi takdirde "Sosyal medyada kulüplerin yaşanan süreçte hiçbir sorumluluğu yok" diyen, adeta bu düşünceyi hâkim kılmak için kendini parçalayan, gazeteci görünümlü fenomen troller boşa düşmüş olacak. Bana soracak olursanız, sürecin bu hale gelmesinde hem kulüplerin hem de TFF yönetiminin müşterek ve biri diğerine eşit sorumlulukları var.
Ne var ki ne TFF ne de Kulüpler Birliği meselenin çözümü için sahip oldukları yetkiyi kullanmıyor, sorumluluk alamıyorlar.
Hepsinin nutku tutuluyor.
Peki mesele nedir?
Hakemlerin düşük performansı. Bu performansın bu halde olmasından kim sorumlu? Tabii ki MHK. O vakit futbolun patronu TFF Yönetim Kurulu, MHK'ya hesap soracak. Ya da MHK'nın hesabını kesecek.
Kulüpler Birliği ne yapacak. MHK'ya hesap soramayan TFF Yönetim Kurulu'nun hesabını kesecek, TFF'yi olağanüstü seçimli genel kurula götürecek ve yönetim kurulunu değiştirecek. Kulüpler Birliği toplantısında 15 kulübün TFF Başkan ve yönetimin istifası yönünde görüş bildirdiği söyleniyor. Kulüpler Birliği, BM Güvenlik Konseyi değil. Oy çokluğu ile kararlar alınıyor ve hiçbir kulübün veto hakkı yok. Madem 15 kulüp istifa istiyor, neden Kulüpler Birliği açıklamasında TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu'nun istifası istenemiyor? Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç'un açıklamasında bu sorunun cevabı var aslında. Ali Koç açıklamasında, "Bugüne kadar Türk futbolunun sorunlarını sadece TFF Başkanından dinleyen Cumhurbaşkanımız ve diğer bakanlarla görüşme talebimizi de bakanımıza ilettik" diyor. Yani Ali Koç diyor ki, "Haziran 2023'te TFF Başkan ve yönetimini bizler seçtik. Ama aslında seçtiklerimiz bizim adayımız değillerdi. Bize dayatıldılar. Biz de onları seçmek zorunda kaldık. Şimdi memnun değiliz. Çözüm için devlet büyüklerimiz bizi bir dinlesin lütfen."
Diyecek tek kelime bulamıyorum arkadaşlar. Koca koca kulüp başkanları ve düştükleri duruma bakın lütfen. Kapalı kapılar ardında TFF'ye meydan okuyan koskoca kulüp başkanlarının, mikrofon önünde nutku tutuluyor, "istifa" diyemiyorlar. Beyler demirden korktuysanız neden trene bindiniz?
O vakit inin o trenden.
Cesaretleri sıfır
Taraftarları gördüğünüzde kürsüleri yumruklayarak, hamaset dolu sözlerle millete "en büyük muhalif benim" pozu vermekle olmuyor bu işler. Hadi cesaretle "Ne TFF, ne MHK, ne hakem meselesi, memleket (futbol) elden gidiyor" desenize. Olmuyor beyler olmuyor.
Bu konuda bir de analiz yapalım. Şimdi bunu bir satranç oyununa benzetelim. Diyelim ki şöyle bir oyun oynandı. Önce piyonlar hareket ettirildi. Sonra sırasıyla fil, kale, at hamleleri yapıldı. Sonunda vezirler ve şahlar kaldı oyun alanında. Diyelim ki kulüpler, devlet büyükleri ile konuştu ve TFF Başkanına "şah" dediler. Devlet büyüklerinin de desteği ile şah mat oldu. Geride ne kaldı? Kazanan tarafın şahı ve veziri ile kaybeden tarafın veziri. Bu görüntüde bir taraf zafer kazandı. Peki gerçekte durum böyle mi? Bir düşünün kaybeden şah kimin şahıydı? Şahını kaybeden senin şahını ve vezirini affeder mi?
Bunun üstüne, mat olan şahtan sonra geriye kalan vezir kim. Kalan vezir, mat olan şahının sonunu unutur mu? Bir daha bu sonu yaşamamak için zafer kazandığını düşünen şah ve vezirini affeder mi? Bir başka yazımızda böyle bir satranç oyunu simülasyonunu gerçek hayata yansıtarak isimler üzerinden oynayalım. Olası TFF Başkan adaylarına bir bakalım. Onların ismi üzerinden durumu okumaya çalışalım.
Kimse neden isyan etmiyor
Ha bir de şu nokta dikkatimi çekmiyor değil: TFF üzerinden yapılan bütün sorumluluk ve hesap sormalar, Mehmet Büyükekşi ve Yusuf Günay üzerinden yapılıyor. Milli takım üzerinden de Hamit Altıntop ismi tartışılıyor. Peki diğer yönetim kurulu üyeleri İbrahim Burkay, Yalçın Orhan, Agah Ruşen Çetin, Mustafa Eröğüt, Alkın Kalkavan, Haluk Kalyoncu, Müslüm Özmen, Ali Düşmez, Volkan Can, Erman Kalkandelen, Ramazan Üçdan, Şafak Müderrisgil'in hiç mi sorumlulukları ve verecek bir hesapları yok? Bunlar arasında 10 yıldır vazgeçilmez TFF yönetim Kurulu üyesi olanlar da var. İki eski TFF Başkanı'nın damadı da var. Hatta Ali Koç'un dava ve yol arkadaşı da var. Bunların hiç mi sorumlulukları yok? (İçlerinde iyi işler yapanlar da var kuşkusuz) Ha diyebilirsiniz ki, Mehmet Büyükekşi onları icraatlarına ortak etmiyor. E peki o vakit bu isimler neden orda duruyorlar, tepki koyup, yanlışlara ortak oluyorlar ve istifa etmiyorlar? Neresinden bakarsanız bakın, tutarsızlık.